29

5.7K 667 142
                                    

Y/N: düzenleyemedim. önceki bölümü unutmayın

Aybars elindeki dosyaları yorgunlukla dizine çarpıp kaymasını engellemeye çalışırken yanındaki en yakın arkadaşları ona yardım etmekten çok uzak bir şekilde izlemelerine izin verilen davayı tartışmakla meşgullerdi. Ne yazık ki Aybars onlarla tartışacak kadar kafası yerinde hissetmiyordu, davayı da izleyememişti zaten doğru düzgün. Tek düşünebildiği Gökdeniz ve başına sardığı eski sevgilisinin derdiydi.

Nasıl bu hale gelmişti bilmiyordu, hem Gökdeniz'e karşı hissettiği hisler babında, hem de eski sevgilisiyle kendini bulduğu konum hakkında. Gökdeniz'e aşık olduğunu biliyordu, çocuk değildi artık hislerini anlayabilecek yaştaydı. İlk gördüğü andan beri delice ondan hoşlanıyordu ve Gökdeniz'in de ona boş olmadığını anlayabiliyordu. Her şey güzelleşirken bu olayın patlak vermesi gerçekten canını çok sıkmıştı ve Aybars günlerdir uyuyamamaktan kendisini çok yorgun hissediyordu.

Eski sevgilisinin onu aldattığını zaten biliyordu. Gökdeniz'e yalan söylemişti kanıtları sundu, beni aldatmamış diye. Neden yalan söylemişti bilmiyordu ama zaten zor durumda olan, acıdığı bu çocuğun insanların gözünde daha da berbat konuma düşmemesini istiyordu. Kendisi basmıştı hatta, çocuk da inkar etmemişti. Özlememişti, aşık hiç olmamıştı, geri dönmek aklının köşesinde olmasını geç, çocuk aklına ayda yılda bir bile uğramıyordu. Yine de kayıtlı olmayan bir numara ısrarla onu aradığında ve telefonu açtığında ağlayan, mazileri olan bu genci duymuş, dinlemesi gerektiği kadar insanlık barındırdığını düşünmüştü.

Eskiden ona Muro diye seslendiği genç ağlaya ağlaya aldattığı eski sevgilisini aradıysa gerçekten bir sorun olmalıydı. Pişman olsa, geri dönmek istiyor olsa çoktan şansını denerdi Aybars üstünde. O kadar süreden sonra neden diye düşünmekten kendini alıkoyamamıştı sarışın kendisini, bu yüzden de çocuğun kafede buluşma teklifini kabul etmişti. Bir terslik olduğunu anlayabiliyordu.

Bir yudum latteden sonra çorap söküğü gibi sökülmeye başlayan Muro, anlattıklarıyla gerçekten Aybars'ın kanını dondurmuştu. Esmer çocuğun anlattığına göre Hornet adlı uygulamadan tanıştığı orta yaşlı bir adam gencin peşindeydi ve başı gerçekten büyük beladaydı. Başta sadece cinsel ilişki için birlikte olan ikili, adamın aptal kıskançlıklarıyla ve çıkardığı problemlerle yollarını ayırmaya karar vermişlerdi. Her şey yolunda ilişkilerini sonlandıracaklarını düşünen genç, adamın ilişkilerini videoya alıp köydeki ailesinin hepsine yollamakla tehdit etmesi sonucu zor duruma düşmüştü. Bu şekilde bu adam istediği her şeyi çocuğa yapıp yaptırıp, doğulu ve sıkıntılı bir aileye sahip olan bu gencin elini kolunu bağlamıştı.

Polis'e gitmeyi düşünmüştü ancak polis ifadeye çağırdığı an videoların ailesine ulaşacağını biliyordu. Gay muhabbeti olduğundan ciddiye alınacağını da düşünmüyordu. Siciline işlenecek leke de cabasıydı. Çocuk aylarca deli gibi çıkar yolu arasa da bir türlü bulamamış, aklına haksızlık yaptığı, Hukuk okuyan eski sevgilisi gelmişti. Bu yüzden yalvara yalvara Aybars'dan yardım istemişti ve Aybars geçirdikleri 2 yılın hatrına çocuğa yardımcı olmak istediğine karar vermişti.

Peki ne yapacaklardı? Kendisi de bilmiyordu ki. Sadece adam polisten, hukuktan çok korktuğu için gözünü korkutmak amacıyla bir arada gezmeye karar vermişlerdi bir süre. Aybars'ın profilinde koskocaman İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. Sınıf yazıyordu. Açık hesabındaki takip edilenlerde hocaları olan çok büyük hukukçular görünür haldeydi. Zaten eski sevgilisi olduğu için Muro, saplantılı bu adamın fake hesaplarla Aybars'ı takip ettiğini biliyordu. Aybars onunla hikaye atarsa adamın tırsacağını, biraz hafifleyeceğini düşünmüştü.

Sarışının bunu Gökdeniz'e söylemesi gerekiyordu evet ama Muro ona kimseye söylememesi için söz verdirmişti ve biraz da çocuğu anlıyordu. Kendisini çok rezil ve kötü hissediyordu Muro, intihar etmeyi bile düşünmüştü. Bu yüzden biraz da onu korumak için en yakın arkadaşı Hakan'a bile olaylardan bahsetmedi. Yine de mavi gözlü çocuğun ona kırgın olduğunu anlayacak kadar da akıllıydı, kendisinin başına gelse muhtemelen sinir krizlerine girerdi. Onu inanılmaz özlüyor, gerçekten kırdığı için pişmanlık duyuyordu. Yine de şu belayı üstünden atana kadar Gökdeniz'den uzak durmaya karar vermişti. Açıklama yaptığında Gökdeniz'in onu anlayacağını düşünüyordu.

Zonklayan başını görmezden gelerek ilerleyen arkadaşlarının arkasından gittiğinde adliyenin koridorlarında duyduğu tanıdık sesle donakaldı. Adımlarını ona garipçe bakan arkadaşlarını umursamadan sesin geldiği yere yönlendirirken zavallı kalbi inanılmaz büyük bir şiddetle atıyordu. Ne konuşulduğu anlaşılmıyordu, sadece ses tonu ve daha demin oradan geçtiği belli olan parfüm kokusu mevcuttu. Gözü kararmış gibiydi ve soğuk soğuk terliyordu Aybars, onca gerginliğinin arasına bu hiç iyi gelmemişti. Arkadaşlarının adını seslenmesini umursamadan köşeyi döndü ve boş koridorda biriyle hararetle konuşan Gökdeniz'i görmesiyle kalbine taş oturdu.

Bu çocuğun değil adliyeye gelmesi, adliye ile aynı semtte oturmaması bile gerekiyordu. Karakolun önünden geçmemesi, Voldemord'un adı gibi polis ismini ağzına almaması gerekiyordu. Normal giyinmiş bir şekilde, yüzünü göremediği iri yarı bir adamla konuşuyordu ve görebildiği kadarıyla adamın üstünde jilet gibi ütülenmiş bir takım elbise, kolunda ise katlanmış bir cübbe vardı. Aybars ne konuştuklarını o kadar merak ediyordu ki, kalp atışlarının şiddetinden kulakları zonkluyor ve çocuk asla duyamıyordu. Gerçi öyle olmasa bile sessiz konuşuyorlardı, kelimeler seçilebilir değildi. Odaklanabildiği tek şey Gökdeniz'in şimdiye dek görmediği bir sinirle kasılan güzeller güzeli yüzüydü. Adamın da vücudu Gökdeniz'in aksine oldukça rahat gözüküyordu. Arkadaşları da Aybars'ın yanında sessizce durduğunda Hakan Gökdeniz'i anında tanımış, kaşlarını çatarak Aybars'ın neden bu kadar endişeli olduğunu anlayamamıştı. Sonuçta o Gökdeniz'in aranan suç makinası olduğundan haberdar değildi.

Aybars dayanamadı. Belki Gökdeniz'in avukatı olabilirdi bu adam, o zaman yanına gitmek sorun olmazdı diye düşündü. Hem belki yardım edebileceği bir şey olurdu Gökdeniz'e. Mavişin neden burda olduğunu acilen öğrenmesi gerekiyordu, başı beladaysa ona göre acilen Ilgaz ve hocasına ulaşması lazımdı. Karman çorman düşüncelerinin gazıyla elindeki dosyaları panikle Hakan'a verdi ve hızlı adımlarla Gökdeniz'e ilerledi. İlerledikçe dikkati sadece mavi gözlü çocukta olduğundan karşındaki adamın kim olduğunu görememişti, o tarafa bile bakmamıştı. Eğer açık kahve gözlerini bir an olsun aşık olduğu çocuktan çevirip karşısındaki adama çevirseydi, Gökdeniz'in hararetle tartıştığı o kişinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hakkı Korkmazoğlu olduğunu görebilirdi.

Yanına yaklaştıkça ayak sesleri arttığından Gökdeniz anında güzel gözlerini yaklaşan sese çevirmiş, profesyonel bir şekilde mimiğini dahi değiştirmeden gergince ona yaklaşan çocuğa bakmıştı. Karşısındaki adamın Aybars'ı tanıdığını bilmesini istemiyordu. Bu Aybars'ın kariyerini mahvedebilirdi.

"Pardon bir şey mi vardı? Önemli bir konuşmanın ortasındayız."

"Şey-" Aybars hiç Gökdeniz'den çıkacağını tahmin etmediği soğuk sese anca böyle tepki verebilmişti.

"Hakkı Bey'in fanısınız heralde beyefendi," Gökdeniz tanımıyormuş gibi yaptığı Aybars'ın gözlerine öyle bir bakış attı ki, Aybars'ın onu anlaması için dualar etti. "Şu an kendisiyle konuşamazsınız, zorluk çıkarırsanız güvenlik çağıracağım." Aybars her zaman akıllı bir çocuk olmuştu. Bu yüzden terslik olduğunu anlayıp anında ayak uydurdu ve mahçupça güldü.

"Kusura bakmayın, kusura bakmayın. Ben Hakkı Bey'e ufak bir merhaba demek istemiştim sadece. Hukuk öğrencisiyim ben de onun yolundan gitmek istiyorum da... Böldüğüm için özür dilerim." Yaşlı ama yapılı adam aynı Gökdeniz'in mavisinden ve deliliğinden barındıran gözlerini nazikçe kısmış, Aybars'ın omzunu patpatlamıştı. Aybars tekrar selam verip gerginlikle şaşkınca ona bakan arkadaşlarının yanına dönerken onlar da ayak uydurup garipçe onlara bakan Hakkı Bey'e uzaktan selam vermişlerdi. Hakan Aybars ona yaklaşınca fısıldadı.

"Oğlum para babası Gökdeniz'in Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yanında ne işi var?"

"Altıma sıçtım galiba, yürü oğlum yürü işler sıkıntı." Aybars korkuyla mırıldanırken suratındaki gülümsemeyi çekmeden yürümeye, oradan uzaklaşmaya devam etti. Terden ıpıslak olmuştu.

"Ne oldu ne yaşanıyor şu an ben anlayamadım?"

"Salla." Aybars arkadaşlarıyla gözden uzaklaştığında hızla telefonunu çıkardı. Mavi gözlü çocuk için endişelenmekten tüm vücudu ağrımıştı. Kalbi hâlâ korkuyla atarken Gökdeniz'e mesaj yazacakken ekrana gelen mesajla duraksadı.

gökdeniz:

otoparka geç yarım saate geliyorum

organize sanayi [gay]Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon