23

7K 697 132
                                    

"Sarhoşken çok tatlıydın geçen." Tak tak tak tak tak tak tak...

Aybars'ın yavaş ve dikkatli havuç kesişinin tahta yüzeyde çıkardığı sert ses. Gökdeniz hâlâ bu çocuğu nasıl mutfağına kabul ettiğini bilmiyor, sarışının şeytan tüyünün kuvvetinden çok korkuyor.

"Şimdiye 7 tane havuç doğramıştım."

"Yamuk olunca kızıyorsun," Ellerinin hızını arttırdı ve Gökdeniz'in ona yaklaştığını fark etmeden homurdandı. "Yoksa daha demin daha hızlı kesiyordum."

"Bak." Omzunun üstünde hissettiği nefesle ürperdi ve arkasını döndü Aybars. Kendisinden 10 santim kısa, sinirli sinirli ona bakan çocuğun mavi gözlerine dalmıştı yine. Gerçekten Gökdeniz mutfakta korkunç birine dönüşüyordu ve neden ısrarla Aybars'ı mutfakta istemediğini Aybars artık anlayabiliyordu.

"Elini kesersin o kadar dikkatsiz kesersen. Benim el alışkanlığım var, bıçak kullanmada iyiyim. Sen alışkın değilsin kendini doğrarsın. Bir de et bıçağı çıkarmışsın çekmeceden şaka gibi." Çocuğa anlatır gibi tane tane konuşup sarışının elindeki tehlikeli bıçağı lavabonun içine fırlattı ve çekmeceden sebze bıçağı çıkardı. Ardından yapılı bedenin önüne geçip sırtını göğsüne yaslamıştı. İki yanında sarkan elleri tuttmuş, arkasındaki sarışınla beraber tezgaha yaklaşmıştı.

Aybars'ın her nefeste ciğerine dolan destansı koku, iliğine kemiğine kadar çocuğu titretiyordu. Gökdeniz o kadar güzeldi ki mümkün olduğunu düşünmüyordu Aybars. Yanına her yaklaştığında hem güzelliği, hem kokusu tarafından saldırıya uğruyor, dili lal oluyor, vücudu kasım kasım kasılıyordu. Gökdeniz'den çok tehlikeli bir biçimde hoşlanıyordu ve bu onu korkutuyordu.

Elinin üstündeki profesyonel eller ona havucu ve bıçağı tuttururken Aybars girdiği transtan sıyrıldı ve bir adım daha atarak çocuğu kendisi ile tezgah arasında sıkıştırdı. Çenesini Gökdeniz'in sağ omzuna yaslamış, kollarıyla sanki mavişin belini sarmalarmış gibi bir pozisyon almıştı. Yakınındaki al oturan yanağın ısısı onun da sol yanağına çarpıyordu ve Gökdeniz kolları arasında kuş gibi titriyordu. İstemsizce gülümsedi ve mırıltı sesleri çıkardı.

"Mutfakta benle oynaşma, akşam yemeğinde kellenden çorba yaparım."

"Sıcacıksın." Onu sarmalayan genç umursamazca mırıldanıp daha da kolları arasına yerleştirdiğinde yanaklarını şişirip oflamıştı Gökdeniz. Bir hareketi bir hareketi tutmuyordu bu çocuğun, kıl oluyordu bazen ona.

Aybars'ın ısrarları sonucunda 14 Şubat'ı beraber Gökdeniz'lerin evinde geçiriyorlardı. Aslında dışarı da çıkabilirlerdi ancak günün anlam ve önemi sebebiyle ikisi de sevgili zannedilebilirdi. Gökdeniz kendi çapında yanlışlıkla ünlü birisiydi zaten ve yeterince gereksiz dikkat çekerken daha da fazla dikkat çekmemesi gerektiğini düşünüyordu.

Bu yüzden çocuğu evine davet etmiş, yine ısrarlarına dayanamayıp onunla mutfağa girmişti. Aslında üstün körü Leonardo ile takılma planı kurmuşlardı ancak ne yalan söyleseydi Gökdeniz, Aybars onun için çok daha önemliydi. Yine de Leonardo onu aradığında tuvalette olma gafletinde olduğundan Aybars telefonu açıp Gökdeniz'in meşgul olduğunu söyleyerek Leonardo'yu susturmuştu. Açıkçası Gökdeniz de telefonu açsa Leonardo'nun teklifini geri çevirecekti ancak arkasında tüm vücudunu vücuduna bastıran ve bunu yaparak onun tir tir tiremesine sebep olan bu adamın yapması sinirlerine dokunmuştu.

Beraber yemek hazırlayıp, açtıkları film eşliğinde yemeği yiyeceklerdi ve geçen öpüşmenin aralarına yerleştirdiği gariplik havasını silmesini umacaklardı bu etkinliğin. İkisi de aslında daha da garipleşeceğini biliyordu her şeyin ancak Aybars Gökdeniz'e alan tanımayacak kadar Gökdeniz'le vakit geçirmek istiyordu, Gökdeniz de sınırını çizemeyecek kadar Aybars'a kıyamıyordu.

organize sanayi [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin