yirmi sekiz

1K 97 51
                                    

"Geceleri heceledin, gündüzleri bocaladın
Bir kendini dinledin, bir de eli dinledin
Hiçbir şey anlamadın, hiçbir şey anlamadın
Geceyi uyutan gündüz yüzlü kız,
yıldızlar dürttü seni andım."

Pazar 21.13

Merdivenlerin son basamağında oturuyordum yine. Eve giresim yoktu, burada oturmak da istemiyordum ama herhangi bir yerde olmak bana daha rahat hissettirmeyeceğinden kıpırdamıyordum. Tüm gün dışardaydım. İzmir'deki üniversitelerin yüksek lisans için aradığı şartları araştırmış ve ne yapacağıma bakmıştım. Aynı zamanda bana uygun olan işlere bakmış ve cv hazırlamıştım. Ne yapacağıma da karar verebilmiş değildim, hayatımdaki her şey karmakarışıkken sağlıklı düşünebilecek bir durumda değildim.

Kendi ellerimle her şeyi mahvediyormuşum gibi hissediyordum. Geleceğimi nasıl şekillendireceğim belirsizdi, çok istediğim ve aylarca uğraştığım bir şeyi kendi ellerimle bir kenara itmiştim. Toprak ve Eslem ile günlerdir konuşmuyorduk, bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de İpar vardı...En büyük zararı ben bana veriyordum.

Yaşamaya çalışırken zorlanıyordum. Bu böyle nereye kadar gidecekti...Onu da bilmiyordum. Bir korkak olarak görüyordum kendimi, aynaya baktığım an olduğum kişiden tiksiniyordum. Sıkıntıyla oflarken yüzümü ellerimin arasına aldım. Hemen ardından başımı geriye yatırdığımda çiseleyen yağmur yüzüme düşmeye başladı.

Biliyordum. Benzer yollardan, tükenmişlikten daha önce de geçmiştim ben. Öylece, durduğun yerde dururken hayatta bir şeyler düzelmiyordu. Yaşamak, yaşayarak öğreniliyordu. Bunun anlamı, seçtiğin yollar sunuyordu sana hayatını. Ben böyle bir yaşantı mı istiyordum ki? Korkakça? Sadece...Mücadele edebilmek için fazlasıyla yorgun hissediyordum.

"Of." Dedim seslice. "Bir yerden başlayayım o zaman..." Sesli düşünüyordum. Günlerdir bitmiş bir durumdaydım. Bir şeyleri düzeltmeliydim ama neyi, nasıl? Daha farklı bir yaşantı mümkün müydü? Gerçekten...Yaşayabilmek? Sorumluluk almaktan korkmadan, bir şeyleri isteyebilmek ve istediklerin için çabalayabilmek? Ama...Of!

Bir mide bulantısı hissederken hızlıca kalktım ve cebimdeki anahtarı çıkartarak kapıyı açtım. Çantamı bir köşeye fırlatarak merdivenleri koşarak çıkmış ve lavaboya girmiştim. Hızlıca klozetin önünde eğildiğimde bir yandan da ceketimi çıkarmaya çalışıyordum. İçimde ne varsa çıkartmak istiyordum ama bunu da beceremiyordum çünkü midemde su dışında bir şey yoktu. Midem sızlıyor, kaşınıyordu. Günlerdir stresten hiçbir şey yiyemiyordum.

Bu öyle berbat bir şeydi ki...Karnım acıkıyordu, yine de içimden yemek yemek gelmiyordu. Bir kaşık çorbayı bile zorlukla içer hale gelmiştim. Doktora gitmek çare değildi çünkü tamamen psikolojikti. Hiçbir şey işe yaramıyordu. Kapının çaldığını duyduğumda başımı zorlukla kaldırdım. "Geleyim mi?" Eslem'in sesini duyduğumda peçeteye uzanmıştım.

"Hayır," Dedim zorlukla. "İyiyim." Berbat hissediyordum. Kısa bir sessizliğin ardından yeniden hissettiğim mide bulantısıyla klozete eğildim. Göğüs kafesim acıyordu. Dudaklarımın arasından bir hıçkırık döküldüğünde yanaklarımı ıslatan gözyaşlarını hissedebiliyordum. Öylece yerde kalırken titrek nefesler alıp veriyordum.

Bir süre sonra zorlukla ayağa kalmış ve soğuk suyla ağzımı dikkatlice yıkamıştım. Dişlerimi de fırçaladıktan sonra tüm yüzümü soğuk suyla yıkadım ve derin bir nefes aldım. Çekinerek aynaya çevirdim bakışlarımı. Yüzümde buruk bir gülümseme belirirken ellerimi saçlarımdan geçirdim. "Harika gözüküyorsun," Diye mırıldandım aynadaki yansımama karşılık.

Bazen, hislerimi aşamadığım zamanlarda kendime fiziksel olarak acı çektirmek istiyordum. Bunun önüne geçebilmek oldukça zordu. Derin derin nefesler alıp verirken ellerimi lavabo tezgahına bastırdım. Sadece birkaç günde...Birkaç günde bütün dünyamı tepetaklak etmiştim. Bir süre sonra geçer miydi? Evet, bu hisler bu kadar güçlü bir şekilde beni mahvediyordu ama bir süre sonra etkisi azalır mıydı?

hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg Where stories live. Discover now