on üç

853 85 28
                                    

"Ah ne yapalım bu delilikle
Aramızda çoğalan bu zehirle
Kim seni beni durdurabilir
Kaçamazsın
Hep aynı yere geri gelir."

Cuma 18

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Cuma 18.22

Kabinde kalan kıyafetleri bıkkınlıkla dışarıya çıkartıyor ve farklı bir askılığa asıyordum. Çıkış saatim yaklaştığı için kabinlerin olduğu tarafa gelmiştim. Burası mağazanın kalabalığına göre daha sakindi. Bugün herhangi bir güne göre çok daha fazla kalabalıktı. İndirim günüydü sözde, hepsi bir kandırmacaydı. Bu ürünlerin ederi neydi ki zaten? Düşünmeyi bırakmıştım.

Bu akşam İpar ile buluşacaktık. Şu an yaptığım şeyin mantığını sorguluyordum. Keşke izinli olduğum bir gün için buluşma teklif etseydim. Bugünün yoruculuğunu üzerimden ne kadar atabilirdim bilmiyordum. Onun yanında yorgunluğum ile uğraşmak istemiyordum çünkü. Daha rahat olmak istiyordum. Yine de olan olmuştu, bu akşam buluşmak için sözleşmiştik. Oflayarak kabindeki dört ürünü de çıkardım ve hemen karşıda kalan asklığa düzgünce yerleştirmeye başladım.

Epey para biriktirmiştim ve artık bu parayı biraz daha istediğim şeylere harcamak istiyordum. Parayı biriktirmek için bir amacım olsa da o amacın hala yerinde olup olmadığını bilmiyordum. Bu konuyu dikkatlice düşünmem gerekiyordu. Yurtdışında yüksek lisans konusu kararlı olduğum bir konu olsa da şimdi o karardan eser kalmamıştı. Her şey çelişkiliydi.

Kemanı kendim de alabilirdim ama o kadar uzun zamandır keman görmemiştim ki bir yardımın fena olmayacağını düşünmüştüm. Aslında yardım istemekten de nefret ederdim. İpar'a bu soruyu yöneltmeden önce düşünmüştüm ama emin değildim, bir anda olmuştu. İçten içe hayır demeyeceğini biliyordum. Ben değil, herhangi bir arkadaşı da ondan yardım istemiş olsaydı bunu kabul ederdi. Bu kadarını bilecek kadar tanımıştım onu.

Hissettiğim hareketlilik ile birlikte ilgilendiğim işi bırakarak anında bakışlarımı yukarı kaldırdım. İpar, girişteki kolona yaslanmış ve kollarını önünde bağlamıştı. Bakışları üzerimdeydi. Göz göze geldiğimizde bir gülümseme belirdi yüzünde. "Merhaba," Dedi tatlı bir ses tonuyla. Güldüğü zaman o kadar farklı bir insan oluyordu ki...Şaşırıyordum.

Yüzünde hiçbir mimik yokken fazlasıyla soğuk duruyordu. Diyalog kurmayı tercih etmeyeceğim kadar kibirli. Oysaki güldüğü zaman her şey bir anda değişiyordu. Dudaklarında kırmızı bir ruj vardı, saçlarını sıkıca topuz yapmıştı. Bakışlarım üzerindeki gömlek ve gri kumaş pantolona kaydığında onun da işten çıkıp yanıma geldiğini anlamıştım. "Dışarıda buluşuruz diye düşünmüştüm."

"İşim erken bitti, geleyim dedim." Konuşmasıyla birlikte gülümsemiş ve onaylarcasına sallamıştım kafamı. Bundan rahatsız olacağımı düşünsem de şu an herhangi bir rahatsızlık duymuyordum. Böylesi daha mantıklıydı. Bakışlarım kolumdaki saate kaydığında bıkkınlıkla iç çektim. "Yarım saatim var ama...Bekleyebilir misin?"

hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg Where stories live. Discover now