üç

2.2K 167 41
                                    

Cumartesi 21.35

Bakışlarımı dans eden insanların üzerinden çekmezken masada konuşulanları ayırt edemiyordum. Kulağıma yüksek perdeden atılan kahkahalar doluyordu. Birileri konuşuyor ve sonra diğerleri ona eşlik ediyordu. Eslem ve Toprak'ın o çok bahsettiği üniversite arkadaşlarının anlattıkları kadar sıcakkanlı olduğunu anlayabiliyordum ama burada ne işim olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Arkadaşlarıyla olan buluşmaya beni neden sürüklüyorlardı ki? Bunu sorarsam alacağım cevabı çok iyi biliyordum. Senin için değişiklik olsun istedik, zaten herkes benim için için bir şeyler isterdi. Kim fikrimi soruyordu ki?

İstemsizce bakışlarımı masaya çevirdiğimde hemen yanımda oturan Toprak'ın masaya eğilerek bir şeyler anlattığını görmüştüm. Eslem masanın karşı tarafında adını unuttuğum esmer bir kadının yanında oturuyordu. Tükettikleri alkol aylık alkol tüketimim kadar olabilirdi, belki yıllık. Sarhoş olmayacaksam alkol almayı pek sevmezdim ama şimdi nedense ihtiyaç duyuyordum. Sinirlerim bozulmuştu, keyif falan alamıyordum. Bakışlarımı kaçamak bir şekilde tam karşımda oturan kadına çevirdiğimde titrek bir nefes aldım.

Sarıya çalan kumral saçları beyaz teninde çok hoş duruyordu. Aralarda fark ettiğim kül rengi saç telleri dikkat çekiyordu. Bakışlarımı yüzünde dolaştırdığımda aralanan dudaklarında takılı kaldı gözlerim. Şeftali tonlarında tam da ona yakışacak bir şekilde renklendirilmişti. Toprak'ın konuşmalarına cevap verirken bir gülümseme belirdi yüzünde. Güzel dişleri ortaya çıkmıştı.

Bakışlarım gözlerine çıktığında göz göze gelmemizle yutkundum. Gözlerimi kaçırmam gerekiyordu belki ama bunu yapmak istemiyordum. O kaçırıyor muydu? Hayır. Gecenin ilk dakikalarından itibaren bakışlarının ağırlığını hissedebiliyordum üzerimde. Gözlerim gözlerine değdiği an göz göze geliyorduk, şimdi ise roller değişmişti. Yine kaçacak olan ben miydim?

Yutkunarak bakışlarımı üzerinden çektim ve sıkıntılı bir nefes aldım. Parmaklarım masanın üzerindeki bardağıma uzanırken yakıcı sıvının boğazlarımdan kaymasına izin verdim. Kendimi tutmamalıydım belki de, zihnimin içerisindeki düşüncelerin uyuşacak olduğu düşüncesi iyi bir fikir gibi geliyordu. Aşmamam gereken sınırı biliyordum, her zaman bilirdim. Sırtını yaslayacağın biri olmadığında böyle olurdu. Büyük ihtimalle gece sonunda arabayı sürebilecek kadar ayık olan tek kişi ben olacaktım.

Bardağı tekrardan dudaklarıma götürerek birkaç yudum aldıktan sonra boş bardağı masaya koyarak arkama yaslandım ve bacaklarımı ileriye uzattım. Yükselen konuşma seslerinden, boşalan ve tekrar dolan bardaklardan sarhoşluğun kıyısında olduklarını anlayabiliyordum. Bakışlarımı tekrardan masaya çevirdiğimde sakince gülen yüzleri incelemeye başlamıştım. Hiçbir zaman böyle bir arkadaş grubunun içerisinde olamayacaktım belki de. Bu düşünceler garip gelmişti...Birkaç sene sonra böyle bir masada arkadaşlarımla gülüp eğlenmeyi istiyor muydum? Hayır, buradan çok uzaklarda olmayı istiyordum.

Tereddütle bakışlarımı tekrardan İpar'a çevirecekken abimin konuşmasıyla birlikte dikkatimi ona verdim. "Sıkıldın mı?" Bir kolunu omuzuma atarak konuşmuştu. "Büyü biraz kızım ya...Konuş işte sen de, iyi insanlardır hepsi." İstesem konuşurdum zaten...Ne sanıyordu ki? Zihnimin içerisi yeterince doluyken öylesine yapılan birkaç konuşmasın kafamın içinde çalkalanmasını istemiyordum. İstemiyordum işte, isteseydim dudaklarımı aralar ve birkaç sözcük söyleyebilirdim belki. Yeni insanlarla tanışabilir ve farklı hayat tecrübelerini dinleyebilirdim. Nedense bu içimden gelmiyordu.

"Keşke yalnız olmayacağımızı söyleseydin." Diye mırıldandım duyabileceği kadar kısık bir sesle. Omuzuma koyduğu elini sıkılaştırarak bana hafifçe sarıldığında gözlerimi kırpıştırmıştım. "Tamam...Bir dahakine söylerim. Olur mu? Asma hadi suratını." Sıcak bir ses tonuyla konuştuğunda mızıkçılık yapan küçük bir çocuk gibi hissetmiştim.

hiç söylenmemiş bir şarkı | gxg Where stories live. Discover now