42. bölüm

7.5K 542 211
                                    


Yorumlarınızı belirtmeyi ve oy kullanmayı unutmayın:)

Temsili bölüm fotoğrafları için; mybookquotess_

İyi okumalarr

Mustafa Yiğit

Başımı ellerimin arasına almış yarım saattir sadece önüme bakıyordum. Kafamın içi karman çorman ve oldukça doluydu. Ne yapmam gerektiğini, nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum. Uyuşturucu çetelerinin, nerede nasıl bir hamle yapacaklarını hesaplayan ben şimdi hiçbir şey düşünemiyordum.

Uzun zamandır peşinde olduğumuz uyuşturucu çetesi, daha doğrusu tek uyuşturucu değil her bokun altından çıkan çete resmen bizimle oynuyordu. İşte bu sefer işleri bitti derken en başa dönmemizi sağlıyorlardı ve peşlerini bırakmamız için her türlü tehdide başvurmuşlardı. Sert bir kayaya toslamıştık ama kayayı un ufak edene kadar vazgeçmek yoktu.

Saat gece yarısını geçiyordu, 2gündür eve gitmiyordum ve Zeliha'yı göremiyordum. Geçirdiğimiz uzun ayrılıktan sonra onun yanında hiç ayrılmak istemezken yoğunluğum yüzünden çok az görebiliyordum.

Bugün üniversitede düzenlenen konsere gitmişti, benimde gelmemi istemişti ama hiç gidebilecek gibi değildim. Bana konserde çektiği videoları ve fotoğrafları atmıştı. Onlara bakarken kısa bir sürede olsa kendimi mutlu hissetmiştim.

Kafamı kaldırıp telefonumu Zeliha'yı aramak için alırken kapının güçlü açılmasıyla başımı kapıya çevirdim. Tüm öfkesiyle karşımda duran Alparslan kızgın bir boğa suretinde üstüme atlayacak gibi duruyordu. İstifimi bozmadan ayağa kalktım ve ona yaklaştım.

"Kapıyı çalman gerekmez mi?" burnundan sinirli bir nefes verip yakalarıma yapıştı.

"Sikerim lan kapıyı!"

"Derdin ne senin?" dişlerimin arasından konuştum, derdini çok iyi biliyordum.

"Senin yüzünden! Senin yüzünden karım şuan hastanede lan!" tüm hırsıyla beni sarsıyordu, karşılık vermedim. "Eğer o gün o depoya gitseydik benim karım bunları yaşamayacaktı!"

"Bunun benimle bir alakası yok, çok iyi biliyorsun Alp."

"Nasıl yok lan! Kafayı yiyeceğim nasıl yok?" bağırması üzerine, gözler odama çevrilmişti. Birkaç kişi kapının kenarında tetikte bekliyordu. "Resmen saklandıkları yer ayağımıza kadar geldi! Ama biz ne yaptık senin yüzünden bu fırsatı kaçırdık lan!"

Bağırmalarının ardından yüzüme savurduğu yumruktan kaçmadım, sinirini böyle atmayı planlıyorsa atsın. İyi günlerden geçmediğini biliyordum. İçeriye girenleri elimle durdum fakat Emir bunu umursamadan içeriye girdi.

"Alparslan! Bu kararı Yiğit tek başına almadı biliyorsun. İnan seni çok iyi anlıyoruz ama böyle etrafa saldırarak çözülecek bir iş değil bu. Sakinleş."

"Doğru, sende vardın bu işin içinde." dedi alayla gülerek.

"Çıkacak bir katliama engel olduğum için özür dilemeyeceğim." dedi kendisinden taviz vermeyerek.

"Sizden özür isteyen mi var lan! Çıksaydı, katliam çıksaydı ve ben orada ölseydim. Keşke ölseydim de karımın bu halini görmeseydim."

"Ne dediğinin farkında değilsin sen!"

"O depoya gitmediğimiz için benim karım hastanede, yüzü gözü..acı çekiyor lan!"

IBAN AT -textingWhere stories live. Discover now