20. bölüm

21.7K 1K 469
                                    

İyi okumalarr

Son sınavımdan az önce çıktım, mutluyum gençlik çok mutluyum. Sınavlarım emek verdiğim gibi güzel geçmişti, sadece 1 dersten düşük alacağımı düşünüyorum ama kalacak kadar değil.

Sınıftan çıkınca üniversitenin kantinine gidip bir bardak kahvemi alıdım ve bahçeye çıktım. Keyif kahvesi içmeyi hakettik bence. Biraz bahçede oturduktan sonra biten kahvemle ayaklandım bardağı çöpe attım ve çıkışa doğru yürümeye başladım. Omzuma atılan elle anlık irkildim.

"Naber?" kendisinin herkesle samimi olup kimsenin kendisiyle samimi olamadığı Miraç.

"İyi senden?" omzundaki kolunu indirdim, rahatsız oluyordum ve bunu bir çok kez söylemiştim ama eşek hoş laftan ne anlar?

"İyi bende, finaller bitti valla daha da iyi oldum. Yemeğe gidelim mi?" tüm konuşması boyunca yüzündeki sırıtış silinmedi.

"Hayır, eve gitmem lazım." dedim geçistirerek. Aslında ondan hoşlanmadığımı belli ediyordum ama anlamıyordu ki.

"Hmm." dedi ve saçımı okşadı. Hemen uzaklaştırdım.

"Bir şey vardı saçında." dedi rahatca, yalan söylüyordu.

"Rahatsız olduğumu biliyorsun, bunu ilk yapışın değil." olabildiğince sert konuşuyordum ama yüzünde ki sırıtış hâlâ duruyordu. 

"Saçında ki şey kötü duruyordu bak hâlâ var." ve tekrar elini saçıma doğru hamle yapınca bileğinden tuttum.

"Sen mal mısın? Rahatsız oluyorum diyorum anlamıyor musun?"

"Abartma ya." dedi ve bileğini elimden kurtardı. "Çillerin de çok güzel, kapatmamışsın bugün." eli bu sefer burnuma doğru gelirken iri bir bedenin Miraç'a kafa atmasıyla önümdeki beden yere düştü.

"Amına koduğumun pezevengi!" yüksek sesiyle Mustafa Yiğit ortama giriş yapmıştı.

Mustafa'nın ne ara geldiğini bile anlayamadan, Mustafa, Miraç'ın yüzüne yumruklarını atmaya başladı. Hızla Mustafa'nın kolunu tuttum ve geri çekmeye çalıştım. Tahmin edersiniz ki hiç bir işe yaramadı.

"Mustafa! Dur!" etraftaki insanlar çevremizde toplandı. Bir kaç kişi benim gibi Mustafa'yı tutmaya çalıştı.

"Sen kimsin lan! Şerefsiz piç!" gözü dönmüş şekilde vurmaya devam ediyordu. Benimle birlikte 4 kişi zar zor Mustafa'yı, Miraç'tan uzaklaştırdık. Miraç'ın yüzü kandan görünmeyecek hale gelmişti.

Ben hâlâ onun ne zaman geldiğini anlamamıştım, Mustafa'nın yüzünde baktığımda gözleri ve kulakları kıpkırmızıydı.

"Sakin ol!" ellerimle kollarını tuttum o kadar hızlı nefes alıyordu ki bu beni fazlasıyla telaşlandırdı. Miraç'ın yanına gelenler onu kaldırıp götürmeye çalıştılar.

"Resmen sana zorla dokundu, gördüm. Elini omzuna attı, arkadaşın sandım yanına gelmedim ama sen istemediğini belli edince de sana dokunmaya devam etti. Sen istemedin senin saçlarına dokundu."

"Her kıza karşı böyleydi o şerefsiz, iyi oldu." etrafımızda olan bir kızın konuşmasıyla Mustafa'nın gözleri daha kızardı.

Ellerimde ki kollarını kurtarıp ileriye doğru hamle yaptı ve bizden neredeyse 5 adımlık uzaktaki Miraç'a doğru ilerledi fakat önüne geçenler onu zor da olsa engelleyip Miraç'ı götürdüler.

"Mustafa! Tamam sakin ol, yeter." yanına gittim, onun bu haliyle ilk defa karşılaşıyordum.

"Şerefsiz pezevenk." bağırmaya devam ediyordu. Nefes alışları az öncekine göre daha iyiydi.

IBAN AT -textingWhere stories live. Discover now