8.Bölüm

22 4 30
                                    


Vakti gelince gitmenin adıdır gün batımı
Ömürden, gönülden, günden...

Can Yücel

🍃🍃🍃🍃🍃

Cenk...

En yakın kütüphanenin önünde durunca arabayı boş alana park ettim. Bir şey söylemeden indik. Eylül benden önce davranmış içeri girmişti bile. Azimli bir gazeteci olacaktı belliydi. Yüzümde oluşan gülümseyi kimse görmeden sildim ve anahtarı cebime atıp bende kapıdan içeri girdim.

Girişteki görevliyle kısa bir konuşma yaptıktan sonra yanıma gelen Eylül "Şu tarafa gidelim." dedi bana yol göstererek. Başımı salladım ve yanında yürüdüm. Kitapları görünce uzun zamandır kütüphaneye gelmediğim gerçeği yüzüme acı bir gerçek olarak çarptı.

Oysa ki ne çok gelir vakit geçirirdim kitaplarla. İşe o kadar çok dalmıştım ki hırslar gözümü öyle kör etmişti ki en son hangi romanı okuduğumu bile hatırlamıyorum desem yeridir.

Eylül bir kaç kitabı karıştırıp incelemeye başlamıştı bile. Bende raftan bir tane şiir kitabı çıkardım ve incelemeye başladım. Birini bırakıp diğerini elime alıyordum.

Bir süre burada vakit geçirmiştik ama aradığımızı bulamayınca başka bir kütüphaneye geçtik. Orada da bulamayınca başka bir yere baktık. Böyle 4 yeri gezince artık yorulmuştuk.

4.kütüphaneden çıkarken "Kurt gibi acıktım tek lokma yemeden başka bir yere gitmem." dedim Eylül'e. Halimi görünce gülmeye başladı. "Çok mu komik sanki senin karnın davul zurna eşliğinde horon tepmiyor." dedim.

"Cenk Bey gerçekten bir şeyi çok merak ediyorum." dedi gülmeye devam ederken. "Neden bu kadar yakışıklı olduğumu merak ediyorsan söyleyeyim aileden geliyor. Büyük büyük dedem bile çok yakışıklı adammış." dedim tüm ciddiyetimle.

"Özgüven de tavan maşallah." dedi önümden geçti yolcu koltuğuna oturdu.

Şoför koltuğuna oturduğumda ona döndüm tekrar. " Ya sen ya siz denir. Ama sen ikisinide beceremiyorsun asıl onu ne yapacağız. " dedim arabayı çalıştırdım.

"Şey.. Haklısınız özür dilerim Cenk Bey. Ben.. bazen haddimi aşıyorum farkındayım. Daha dikkatli olacağım." dedi mahcup bir şekilde önüne dönerek.

Sahil kenarında bir dürümcünün önünde durunca arabadan indim bir şey söylemeden. Sipariş vermeden önce yüzüne baktım. Gençti toydu ve güzeldi. En önemlisi asiydi. Böyle olması onun için avantajdı. Çünkü burası kurtlar sofrası demiştim daha önce de size. Ve o sofrada kendisini koruyabilirdi. Ezdirmezdi.

"Eylül biliyorum hoş bir tanışma faslımız olmadı. Sana biraz kaba davranmış olabilirim. Tamam bakma öyle kaba davrandım kabul ediyorum. Sana fazla yüklendim o yüzden bende senden özür diliyorum. Yeniden tanışabilir miyiz? Her şeye yeniden başlayalım" elimi uzattım.

"Ben Cenk." dedim. Yüzünde oluşan kocaman gülümsemeyle o da benim elimi tuttu. "Bende Eylül yeni stajyerinizim Efendim memnun oldum." dedi.

"Tamam resmi olmaya gerek yok Cenk Bey ya da Efendim demene de gerek yok. Sonuçta patronun değilim sadece sana yol yordam öğreten bir öğretmeninim diyelim. Ve bu süre içinde birlikte güzel işlere imza atacağımıza inanıyorum."

"Peki Cenk. Anlaştık. Bende her konuda yardımcı olacağıma söz veriyorum. Şimdi bir şeyler yesek nasıl olur zira midem davul zurna eşliğinde horon tepmez ama halaya durabilir." dedi ve birlikte gülmeye başladık.

Bizim maceramız da burada başlamıştı işte.

Hayat buydu ne zaman ne getireceği belli olmuyordu.

Sürprizlere gebeydi. Her zaman her daim...

🍃🍃🍃🍃🍃

GÜZEŞTE Where stories live. Discover now