7.Bölüm

27 4 58
                                    


Sabret ki her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun. Sabret ki her şey gönlünce olsun.

Hz. Mevlana

🍃🍃🍃🍃🍃

Eylül...

Okuduğum kitabın sayfalarını tek tek çevirirken kulağımı da müzik sesi dolduruyordu. Otobüste yapmayı en sevdiğim aktivitelerden biri diyebilirdim bunun için.

Yolda vakit geçsin diye boş boş telefonun ekranına bakıp gözümü yoracağıma, sosyal medyada kim ne yemiş ne giymiş nerde gezmiş diye bakacağıma kitap okumayı tercih ederdim. Her şeyden daha iyiydi.

Kitap da zaten su gibi akıp gidiyordu. En sevdiğim yazarlardan biriydi ve zalimliğiyle ünlüydü "Pınar Uzun". Aklıma gelince yüzümde gülümseme oluştu. Kitap okuma uygulamaları için telefonumu kullanırdım hiç acımazdım. Sosyal medyadansa kitap uygulamaları bir nebze daha iyiydi benim için.

Kitabın en heyecanlı yerlerinden birindeydim. "Pembe Tabut" kitabı okuma rekorları kıran bir kitaptı ve bende basılır basılmaz okumak için almıştım. Sonu nasıl bitecek bilmiyordum ama zalim yazar zalimliğini konuşturacaktır bundan emindim.

Kafamı kaldırıp camdan dışarıya baktığımda sahil yolunu geçtiğimi gördüm. Hızla kitabı kapatıp yerimden kalktım. Hay aksi şimdi o yolu geri dönmem gerekecekti. Aferin Eylül kızım zaten sabah sporu da yapmamıştın değil mi hah.

Hemen düğmeye bastım ve sonraki durakta inmek için bekledim. Otobüs yavaşlayıp durmaya başlayınca hızlı adımlarla inmeye çalıştım ama pek başarılı olamadım. Arkamdan başka acele eden birisi beni itince elimdeki kitap ve telefon yere düşmüştü.

Sinirle kafamı kaldırdığımda genç çocuk özür dileyerek yerdekileri alıp elime verdi. "Umarım telefonunuza bir şey olmamıştır. Ama gerçekten gitmek zorundayım ve eğer bir şey olursa beni, ımm bir dakika" dedi ve cebinden çıkardığı kağıda numara yazarak bana uzattı. "Bu numaradan arayabilirsiniz. Tekrar özür dilerim. " dedi ve gitti. Arkasından sadece bakakalmıştım. Cevap vermemi bile beklememişti.

Kızsam mı gülsem mi bilemedim. Bir de numara yazıp vermişti. Bu da yeni asılma türlerinden biri miydi? Tabiki de aramayacaktım! Telefonun tuşuna bastım ve ekran ışıkları yandı. Ohh diyerek derin bir nefes verdim. Çok şükür bir şey olmamıştı. Zaten uyuz Cenk Bey gelecek beni alacaktı bir de ulaşamazsa iyice beni darlardı. Elimdeki kağıdı yırtıp cebime koydum. Yere atıp bir de çevreyi kirletemezdim tabiki.

Eyvah Cenk Bey! Aklıma gelenle yürümeye başladım sahil durağını 2 durak geçmiştim ve hızlı hızlı yürüyüp varmam gerekiyordu.

Zaten telefonda da değişik konuşmuştu yok bana Cenk de falan filan. Nefes nefese kalmış bir halde sahil durağına geldiğimde derin bir nefes aldım. Boş olan banka oturdum ve çantamdaki her daim yanımda olan su şişesini çıkardım. Kana kana içtikten sonra araba kornası sesi duydum. Cenk Bey gelmişti. Tekrar yerimden kalktım arabaya doğru yaklaştım.

Kapıyı açıp içine binince "Merhaba" dedim. "Sanada Merhaba Eylül. Evet nereye gidiyoruz?" dedi kaşlarını kaldırıp bana bakarken. "Önce planımı anlatayım size. Ben düşündüm de yani arkadaşımda yardımcı oldu biraz tabi." dedim nereden başlayacağımı bilemeyerek.

"Eee" dedi sabırsızlanarak.

"Eski yöntemleri kullansak nasıl olur diyecektim." dedim yüzüne bakarken. "Eski yöntemlerden kastın tam olarak nedir?" diye sordu bu sefer. "Eskiden telefon yoktu internet yoktu ya da var ama her yerde yoktu. Ulaşım zordu bilgilere ulaşmak çaba istiyordu. Ve bunun içinde kütüphanelere gidiyor ansiklopedileri karıştırıyorduk. Yani eskisi gibi yapsak kütüphanelerde biraz kitap karıştırsak. Eski yazarlar eski aşklar hakkında biraz bilgi toplamaya çalışsak nasıl olur? " dedim ve sustum dalga mı geçerdi yoksa güler miydi acaba bana.

"Zaten artık bütün bilgiler internette yok mu? O kadar aradık taradık ve bir şey bulamadık. Yani şimdi vaktimizi kütüphanelerde oyalanarak mı geçirmemizi istiyorsun?"

"Neden hemen itiraz ediyorsunuz ki? Her şey internette olmayabilir bazı bilgiler eski bir kitap sayfasında kalmış olabilir." dedim sonra kafamı dışarıya çevirdim ve sessizce mırıldandım. "Zaten siz ne anlarsınız ki?"

"Seni duydum." dedi beni ikaz edercesine.

"Madem gitmiyoruz o zaman gazetede görüşmek üzere Cenk Bey." dedim ve kapıyı açıp indim.

Bir kaç adım atmıştım ki kolumdan tutup durdurdu beni. "Atarlı bir kız olduğunu daha önce söyleyen olmuş muydu?"

"Beni sinir eden insanlara karşı evet çokça duydum." dedim ve yürümeye devam ettim. Tekrardan bana yetişti ve yanıma geldi. "Tamam dediğin gibi olsun gidelim hadi arabada bekliyorum." dedi ve arabaya gidip oturdu.

Hayır yani neden hep emir veriyordu bu kendini yarı patron sanan gıcık bey. Tamam stajyer olabilirim ama bende bir insanım keşke biri hatırlatsa. Zira ben hatırlatırsam fena olacak.

Gelen korna sesiyle yerimden sıçradım ve Ya Sabır çekerek arabaya bindim.

🍃🍃🍃🍃🍃

GÜZEŞTE Where stories live. Discover now