6.BUZLARIN ÇATIRTISI

En başından başla
                                    

Altı tane krep yaptıktan sonra dolaptan biraz meyve çıkarıp yıkadım. Doğrayıp kreplerin yanına koydum. Salona geçip elimdekileri yemek masasına bıraktım. Oğuz televizyonu kapatmış halinin üzerinde legolarıyla oynuyordu. Sanırım çantadan çıkarmıştı.

Yanına gidip bende onun gibi yere oturdum. "Ne yapıyorsun?"dedim. Elindeki parçaları nereye takacağımı bilmiyormuş gibi kutunun üzerindeki resme bakıyordu. Bir araba oluşturmaya çalışıyordu.

"Laçin ben bunu yapamıyorum. Parçaların yerini bulamadım."dedi. Kutuyu elime alıp üzerindeki resmen baktı. Oğuzun elinde L şeklinde bir parça vardı. Araba remine bakıp parçayı aradım. Arabanın koltuklarına bakınca aradığımı buldum.

"Bak bu parça koltuk."İşaret parmağımla koltuğu gösterirken."Bundan dört tane olması gerekiyor."dedim.

"Aa! Evet dört tane var."dedi Oğuz hemen arabasını koltuklarını yerine yerleştirdi. Alt kısmını yapabilmişti ama tekerlekleri takmamıştı. Ben tekerlekleri yerleştirirken Oğuzda arabanın üst kısmının parçalarını yerleştirdi. Artık bir bütün olan arabanın birde küçük bir binicilik vardı. Bir kafa, iki kol, iki bacak, bir gövde ve küçük bir kask.

"Onu tek başıma yapabilirim."dedi Oğuz. Gövdeye kol ve bacakları taktı. Kafayı gövdenin üzerine yerleştirip kaskını taktı. Küçük lego adamı arabanın içine koydu. Arabayı yerde ileri geri haraket ettirerek oynamaya devam etti.

İçeriden Ecenin ağlama sesi gelince hızlı adımlarla odama gittim. Yatağın üzerindeki Ece'yi kucağıma alıp sırtını okşamaya başladım. Ağlaması kesilince onunla beraber salona gittim. Yemek masasına oturdum.

"Oğuz hadi gel bakalım beğenecek işin krepleri?"dedim. Oğuz da yanıma kuruldu. Çatala bitirdiğim muzu Ece'nin ağzını götürdüm. İştahla muzu yemeye başladı. Krepten kopardığım küçük parçaları ona yedirmeye çalıştım ama yemek istemedi. Çilek ve muzu iştahla yedi.

"Ece kaç yaşında Oğuz?"diye sordum.

"Haftaya iki yaşına girecek. Doğum gününü kutlayacağız.Sende gelirsin değil mi Laçin?"dedi.

"Bakarız. Ben her zaman müsait olmuyorum. Askerim ben. İşim olmazsa gelirim."dedim.

"Benimde babam asker biliyor musun?"dedi heyecanla.

"Öyle mi?"dedim. "Babanın ismini söylersen belki tanırım."dedim.

"Sadri babamın adı. Soydımız da Özer."dedi.

Muza giden elim havada kaldı. Tesadüfün böylesi. Adam beni görmek istemiyor ama ben şu an onun çocuklarına bakıyorum. Hayatın benimle dalga geçme şekli böyle sanırım.

"Tanıyor musun babamı Laçin?"diyen Oğuz'la bakışlarımı ona çevirdim.

"Evet. Hatta babanla beraber çalışıyoruz biz."dedim.

"Aa! Gerçekten mi?"dedi Oğuz.

"Gerçekten. Beraber çalışıyoruz. Ben yeni geldim ama."dedim.

Oğuz bir süre sessiz kaldı. Ne düşündüğünü anlayamadım ama yüzündeki solan gülümsemesi ve gözlerinden kaybolan heyecanı görebiliyordum. Sanki gir şey onu üzmüştü.

"İyi misin Oğuzcum?"diye sordum.

Dalgın bakışları beni buldu. Kafasını salladı. Kapağındakileri bitirdi. Bende Ece'ye meyve yedirmeye devam ettim. Doyduğuna emin olunca ağzını temizleyip onu koltuğun üzerine bıraktım.

Masadakileri hızla mutfağa götürüp salona döndüm. Ece sakin bir şekilde bıraktığım gibi oturuyordu. Hiç konuşmuyordu. Gerçi bu yaştaki bir çocuk konuşuyor mu onu da bilmiyordum.

KURU GÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin