3.Kötü Başlangıç

6.8K 552 262
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınızı okumak beni mutlu ediyor.

Selda Bağcan/Ahmet Kaya, Öyle Bir Yerdeyim Ki
Cigaretes After Sex, Cry

Bir hafta önce...

Tunceli

Altay Aktuğ Karademir

Yemekhanede timimle beraber oturuyorduk. Dün görevden gelmiştik. Hepsi yorgundu ama mutluydular. Biri hariç. Sadri abi mutlu değildi. Yaşadığı kaybı yavaş yavaş atlatmaya çalışıyordu.Onun kaybı hepimizin kaybıydı.Bu milletin kaybıydı.

Üç ay önce sınır dışında gittiğimiz bir görevde Sadri abinin kardeşi, timin gözdesi, benim candostumu, sırdaşımı, Üsteğmen Samet Özer'i şehit vermiştik. Hepimizin acısı büyüktü. Hiçbirimizin unutamayacağı bir kayıptı. Etkisi hala üzerimizdeydi. Gözümüz hep onu arıyordu.

Kolay değildi. Sevdiğin birinin daha dün seninleyken bir anda yok olup gitmesi. Ölüm hayatın en şaçma ama bir o kadar da en acı gerçeğiydi. Bugün var olan yarın yoktu. Ama gerçek buydu. Alışması güçtü. Önce onu tanıyorsun sonra ona alışıyorsun,seviyorsun sonra da hayatında büyük bir yer ediniyor. Ver bir anda gidiyor. Çok saçma ama gerçek. Acı bir gerçek.

Yavuz ve Cengiz kendi aralarında sohbet ediyor, Adnan telefonundan bir savaş oyununu son ses oynuyor, Sadri abide önündeki çayı parmaklarının arasına almış, dalgın bir şekilde masayı izliyordu. Cengiz birden Adnan'ın ense köküne sağlam bir darbe indirdi. Adnan ne olduğunu anlamaz bir şekilde Cengize döndü.

"Ne yapıyorsun lan, senin yüzünden öldüm."

"Lan ben sana demedim mi şunun sesini kıs diye? Seni yüzünden şurada iki sohbet edemiyoruz?"dedi Cengiz.

"Ses olmadan keyfi çıkmıyor. Ayrıca sesi çok değil. Senden başka kimse rahatsız değil. Zaten ben ne yapsan senin gözüne batıyor. Bir rahatsız oluyorsun benden. Kıl herif!"

"Yoo sadece ben değil herkes rahatsız senden. Değil mi Yavuz? Sende rahatsızsın değil mi?"

Yavuz ikisinede baktı. Rahatsızım dese Adnan'dan dayak yiyecekti. Rahatsız değilim dese Cengiz anında enseköküne bir sille indirirdi. Ne yapacağını bilemez halde bana döndü. Timin en küçüğüydü. İşi zordu.

"Komutanım siz rahatsız mısınız değil misiniz?"dedi kurtuluş olarak.

Tam beni bulaştırmayın diyeceğim sırada bir asker bizim masaya doğru yanaştı.

"Altay komutanım Nusret Albay sizinle konuşmak istiyor."dedi.

"Tamam. Odasında mı?"dedim daha önce birçok kez bana selam veren ama ismini bilmediğim askere.

"Evet. Kendisi önemli olduğunu hemen konuşmak istediğini söyledi."dedi.

Oturduğum yerden kalktım. "Tamamdır sen gidebilirsin."dedim. Ağır adımlarla yemekhane çıktım.

Postallarından çıkan gıcırtı sesleriyle koridorda ilerlerken Albayın odasından çıkan Sude Üsteğmen gördüm. Başıyla bana selam verdi. Bende aynı şekilde ona selam verdim. Bir ara aramızda bir şeyler olacak gibi oldu ama sonra soğudum. Olmuyordu. Sohbet etsek sohbeti sarmıyor, birlikte birşeyler yapalım desek hiç ortak noktamız yoktu. Kısacası bizden olmazdı. Kendisinede aynı böyle söylemiştim. Oda bana benden hoşlandığını, bir gün kararım değişirse beklediğini söylemişti. Ben bir şeye bir kere karar verirdim. Bir daha üzerine düşünmezdim.

Nusret Albay'ın odasının önüne gelince kapıyı çaldım. Gel diyen sesini duyunca içeri girip kapıyı kapadım.
Sandalyesine kurulmuş, dik omuzları ve keskin gözlerine beni izliyordu.

KURU GÜLWhere stories live. Discover now