8.Kirli öpücükler.✨

Start from the beginning
                                    

Bebekleri, onlar şimdi Duru'nun evinde uyuyor olmalılardı. Hepsinin birlikte yaşadığı, orta büyüklükte, eşyaları ve duvarları mor olan, tatlı bir evi vardı Duru'nun. Buraya gelmeden önce bebeklerini oraya bırakmıştı. Egemen'in adamları işlerini doğru yapamamış diye Duru'nun bebekleri uykusuz kalacak değildi.

Gerekirse Duru, onlar için uykusuz kalmaya razı gelirdi. Zaten uyumak, sadece beyninin durduğunu hissettiği an yaptığı bir eylemdi. Bu yüzden olmalı ki elindeki kahve, gecenin üçü olmasına rağmen dördüncü fincandı.

Bir yudum daha aldığı sırada rüzgarın sertleşmesiyle önündeki lavantaların kokusu burnuna doldu. Gözlerini kapatıp huzurla kokuyu içine çekti demeyi çok isterdi, fakat öyle olmadı, sadece yüzünü buruşturmuştu.

Renkleri mor olmasa dayanılacak canlılar değildi!

Hem kokular bazı anıları hatırlatırdı.

Lanet olsun ki, aldığı kokuyla unutmak istediği, mümkün olsa zihninden söküp koparacağı anılar bir bir gözünde canlanmıştı.

On beş yaşında, yaşadığı yurtta erkekler ondan uzak dursun diye saçını kazıttığı günün gecesi, yurt çalışanı Solmaz Hanım tarafından kovulmuş, bir gece dışarıda mor şortu ve yırtık mor tişörtüyle kalmıştı. Neyse ki yaz diye çok üşümemişti, fakat yurdun çevresindeki, onu sabaha kadar rahat bırakmayan köpeklerin havlama sesleri hala kulaklarındaydı.

O gece her yer lavanta kokuyordu.

On sekiz yaşında, hatta on sekizinci yaş gününde, yurt müdürü tarafından kovulmuştu. Gerçi onlar da haklılardı, on sekiz oldu mu yurttan çıkmalıydı, yalvarışlarına aldırıp birkaç gün daha kalmasına izin verecek halleri yoktu ya.

O günün gecesi bankların birinde uyumuştu ve evet, yine çevresi lavanta kokuyordu.

Ve on dokuz yaşı...

Onun için asıl zorlu hayatın başladığı, cehenneme adım attığı gece...

Her şeyden habersiz Reis ve Polat'ın restoranında çalışıyordu. Bir yıldır ki hayatı hiç olmadığı kadar normal hatta güzel denilebilecek bir düzeydeydi. Gündüzleri restoranda çalışıyor, geceleri ise onun ve birkaç iş arkadaşı için ayrılmış odada kalıyordu. Oda arkadaşları da onun gibi kimsesi olmayan kişilerdi, ama bir yıldır biriktirdiği para ile kiraya çıkmayı düşünüyordu.

Hayatın önüne serdiği kaderden ise elbette haberi yoktu.

Bir gün, restoranda Polat ve Reis'in babasının önemli bir toplantısı olacağı söylenilmiş, dikkatli olmaları için tüm çalışanlar tenbihlenmişti. Polat ve Reis, ne kadar Egemen'in kirini iş yerlerine bulaştırmak istemeyip karşı çıksalar da sonunda pes ederek tüm restoranı yapacağı toplantı için boşaltmışlardı.

Duru o sırada, her işe koşan arka plandaki öylesine bir çalışandı. Polat'ın da Reis'in de yardımlarını asla unutmazdı, fakat o güne kadar Egemen'in yüzünü dahi görmemişti. Sadece ismini duymuş, patronlarının babası olduğunu biliyordu.

Tüm çalışanların üzerinde büyük bir gerginlik vardı o gece, şefler her yemeği özenle hazırlıyor, garsonlar son derece dikkatli olmaya çalışıyorlardı.

Duru için ise sıradan bir davetti, çünkü zaten esas işi temizlikti ve çoktan tüm işlerini halletmiş, mutfak köşesinde bir şeyler yiyordu.

Tam beş kere restoranı baştan sona temizlemişti fakat yine de tekrar tekrar aklında kurcalıyordu. Masalar silinmişti, hatta bir ara Reis, 'Yeter artık, boyası aşındı!' diye huysuzlandığı için bırakmak zorunda kalmıştı. Camlar parlıyordu. Kadınlar tuvaleti, gelenler kadın değildi ama yine de temizlemişti. Erkekler tuvaleti de...

GÖLGELERİN KAÇIŞIWhere stories live. Discover now