27

115 9 9
                                    

Zihin, büyük bir şeydi. Sana oyunlar oynayabilir, seni kendi kendine karmaşık bir duruma sokabilirdi. Tüm oklarını sana atardı ve hiç durmazdı. Seni deliye çevirebilirdi ve bunu kendi zihnin yapardı sana. Eğer zihnin ile zıtlaşırsan seni esir altına alabilirdi.

Seni ele geçirirse sen fark etmeden seni hayattan soyutlayabilirdi bir süreliğine ve sen bunu fark etmezdin kendine gelene kadar.

Öyle bir anda gelirdi ki, etrafın da olan bitenleri fark etmezdin. Kahvenin içine şeker katıp katmadığını hatırlayamazdın, okuduğun cümleyi hatırlayamazdın, odaya neyi almak için girdiğini unuturdun, etrafında konuşmaları anlayamazdın ve bunları fark etmezdin. Bir süreliğine.

Son zamanlar da ise yaşadığım buydu. Kahvemi yaparken şekeri katıp katmadığımı yaptıktan sonra tadına bakarak anlıyordum mesela, ev işleri ile ilgilenirken elime aldığım şeyi neden aldığımı hatırlamıyordum, bir noktadan sonra söylenen şeyleri dinlemediğimi fark etmiştim bir kaç kere.

Bunun büyük nedeni Adam'dı. Çünkü hiç bir şey yapmıyordu. Bunu garipsemem daha garipti ama öyleydi. O günden sonra bir şey yapmasını beklemiştim. Diklendiği için Yeeun'a bir şey yapmasını, Juyeon ile görüşmek istemesini ya da her hangi bir not. Ama hiç bir şey olmamıştı ve bu bir şey yapmasından daha kötü hissettiriyordu.

O gecenin üstünden yedi hafta geçmişti. Dört hafta sonra Juyeon'un kolu alçıdan çıkartılmıştı ve üç hafta da fizyoterapi gördükten sonra tamamen iyileşmişti. Terapi bittikten sonra bir kaç gün daha evde dinlenmişti ama sonra kendini eskisi gibi dışarı atmıştı. Zaten o son bir kaç gün evde dinlenmesinin nedeni benim istememdi. İyi dayandığını düşünüyordum.

Ve evet, hâlâ daha Adam tarafından yapılan bir şey yoktu. Yedi haftadır hiç bir şey yapmamıştı ve son bir haftadır bu kafamı çok kurcalıyordu. Bir şey yapmaması daha büyük bir şey yapacak demekti, değil mi? Bizi daha büyük bir şey bekliyordu ve ben bunu öngöremediğim için işlerin ne kadar kötü olacağını bilemiyordum.

Kendimi hazırlayamıyordum ve bu kurtların dolu olduğu bir ormanın ortasında yarasından kan akan bir kuzu gibi hissetmeme neden oluyordu. Her an bir saldırıya uğrayabilir, daha büyük bir yara alabilirdim ve hiç bir şeye hazır değildim.

Elimde ki kalemin başını defterin köşesine ritmik bir şekilde vururken açık sayfaya bakıyordum. Jaemin sabah bana mesaj atmıştı ve mesaj da Jeno ile birlikte bir kaç gün şehir dışında olacağını, eve gidip eşyalarımı rahatça toplayabileceğimi söylediğinde ona sadece teşekkür etmiştim. Jaemin bir şekilde bana çok yardımcı oluyordu ve bunların hepsi için ona minnettardım.

Jaemin'i severdim. Eğlenceli ve komik biriydi, ortamı eğlendirmeyi bilenlerdendi. Çapkınlık konusunda da oldukça iyiydi ama iyi biriydi. En azından bana karşı hep iyi olmuştu ve hâlâ daha bana yardımcı oluyordu.

Bende Juyeon dışarda olduğu için Moonbin'den yardım istemiştim ve birlikte o eve gitmiştik. Evde ki her yere bakıp bana ait olan her şeyi toplamıştım. Eşyaları toplarken uzun zamandır elimi sürmediğim bir şey bulmuştum. Lisedeyken aldığım bir defter vardı, eskiz defteri gibi bir şeydi. Sıkıldığım ve bir şeyler çizmek istediğim zaman kullanmak için almıştım. Ortaokul da çizim ile alakalı bir kaç kursa gittiğim için tamamen yabancı değildim ama çok da ilgili değildim.

Çok sık da kullanmamıştım. Bir sayfaya farklı farklı şeyler karalamıştım bazen. Sonra bir sayfaya yüz çizerdim, kız ya da erkek fark etmiyordu. O an hangisini istiyorsam onu yapıyordum. Yüz tiplerini hep birbirinden farklı yapmaya çalışırdım, buna o sıralar gerçekten önem veriyordum. O yüzleri çizerken ciddi bir çaba sarf ediyordum ve o zamanlar bu çok hoşuma gidiyordu.

Racing -°- Lee JuyeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin