20

140 14 67
                                    

Bazen ev dört duvar, bir tavandan ibaret değildir. Bazen ev iki kol, bir göğüs ve sevgi ile atan bir kalptir. O da, evlerin en güzelidir.

Salladığım bacağımı yorulduğum için durdurdum. Dişlerimin arasında ısırdığım tırnağımı serbest bıraktım. Derin bir nefesi dudaklarım arasından bırakırken saçımı geriye attım.

Evet, Juyeon'a aşık olmuştum. Bu red edemeyeceğim bir gerçekti artık.

Bir süredir oturduğum çardakta burnum üşümüştü. Okulun bahçesinde bir süre önceye göre biraz daha fazla öğrenci vardı. Bu havanın biraz daha ısınmasından dolayıydı.

O öğrencilerden biri olarak uzun bir süredir çardakta oturuyordum. Düşündüğüm tek şey Juyeon'a karşı olan hislerim değildi. Aynı zamanda içimde oldukça yer kaplayan bir endişe vardı.

Juyeon büyük ihtimalle şuan antrenman yapıyordu yarış için. Ya da dinleniyordu, belki de akşam yapacaktı ama eninde sonunda yapacaktı. Ve ben her dakika için endişe duyuyordum.

Arada abarttığımı düşündüm. Daha önce de motor kullanmıştı, her ne kadar ben motor yarışına şahitlik etmiş olmasam bile. Ayrıca çok kez yarışlara katılmıştı. Deneyimi vardı ve alışıktı, bu kadar endişe duymamalıydım belki.

Ama yine de, bu elim de olan bir şey değildi. Korkmamak, zordu. Bunun nedeni büyük ihtimalle onlar kadar çok bu tarz şeylerde bulunmamamdı. Onlar alışıktı ama ben değildim.

Gözlerimi okulun bahçesinde gezdirirken aklıma bir anda arkadaşlarım gelmişti. Ya da eski arkadaşlarım.

Juyeon bana Donghyun'un onları eve bıraktığını söylemişti. Nasıl yapmıştı bilmiyorum ama o an sorma gereği duymamıştım. Büyük ihtimalle şuan hepsi hastanedeydi, Hyunjin taburcu olana kadar da okula geleceklerini sanmıyordum. Belki taburcu olsa bile bir süre gelmezlerdi. Ve ben böyle kötü arkadaş konumuna düşünüyordum ama arkadaşları bile değildim artık ve zaten en baştan o konuma düşmüştüm.

Masanın üstünde ışığı yanan ve titremeye başlayan telefonum ile gözlerim ekrana kaymıştı. Soğumuş parmaklarım ile telefonu ellerimin arasına aldım ve yutkunduktan sonra aramayı onaylayıp kulağıma dayadım.

Yarışçı Bozuntusu

"Efendim Juyeon?"

"Ne yapıyorsun?"

"Hiç bir şey, okulun çardağın da oturuyorum. Sen ne yapıyorsun?"

"Antrenman" bunu gülerek söylediğinde bende gülümsemiştim. Ben endişeli olduğum için Juyeon da geriliyor olabilirdi. Bu tarz yarışları bir çok kişi yapıyordu, buna bu kadar tepki göstermemeliydim.

"Bir hafta sonraydı, değil mi?"

"Evet, haftaya bu gün, akşam yarışıcam"

"Hm," dudağımı büzerek boş olan karton bardağı ile oynamaya başladım "peki, o akşam seni izleyebilir miyim?"

"Yarışı mı izlemek istiyorsun?"

Dudağımı içten ısırdım "evet" kendimi bir şekilde normal bir hâle sokmaya çalışıyordum çünkü biliyorum ki bazı şeyleri olduğundan daha büyük hâle getiriyordum.

"Tâbi ki, tâbi ki izleyebilirsin. Nasıl olsa bizimkiler de orda olacak. Onların yanında kalırsın"

"Harika" kısa bir sessizlik olduğunda ne söyleyebileceğimi düşünürek geçirdim saniyelerimi. Ardından aklıma gelen ile hızla araladım dudaklarımı "benim için Donghyun'a teşekkürlerimi iletir misin? Gecenin o saatinde Eric ve Kevin'ı çıkartmak için uğraştı"

Racing -°- Lee JuyeonWhere stories live. Discover now