18

142 19 38
                                    

Soğuktu, anlamsızdı. Belki de sadece koca bir saçmalıktı. Bilmiyorum, şuan bulunduğum durumu anlamdıramıyordum.

Karanlık, belirsiz, soğuk, anlamsız.

Ağırlaşan göz kapaklarımı yavaşça kapatıp açtım. Hava soğuktu, dışar da kalmaktan Juyeon'un da vücut ısısı ilk geldiği zamanki ısısına göre düşmüştü. Belki şuan üşüyordu ama yansıtmıyordu. Vücudu soğumasına rağmen hâlâ sıcaktı bana. Isınmasam bile üşümüyordum.

Kolları arasındaydım hâlâ. Başımı göğsüne yaslamıştım. Sol tarafında oturuyor olsaydım, kalp atış seslerini dinliyor olurdum. Onun yerine kalkıp inen göğsünü hissediyordum ki bu bile hoştu. Kolları ile bedenimi sarmıştı, saçlarımı okşamıştı.

Bir süredir böyle sakin bir şekilde oturuyorduk. Tek bir kelime bile etmemiştik. Nasıl olduğumu sormadı, ya da neden burda olduğumu. Sanki sabırla bekliyor gibiydi, benim kendimi toparlamamı bekleyip konuşmamı bekliyor gibiydi.

Ama sorun şuydu ki, ben böyle kalmaya devam etmek istiyordum. Sessizce, göğsünün kalkıp inişini hissederek, hatta istemsizce onunla uyumlu şekilde nefes alıp vermeye çalışmak, sıcak olmasa bile kolları arasında kalmak istiyordum. Elinin saçlarım arasında dolaştığını, beni sıkıca sardığını hissetmek istiyordum.

O da yorgundu. Beni eve bıraktığında gözlerinin uykuya ne kadar ihtiyaç duyduğunu görmüştüm. Ama şimdi buradaydı, yanımdaydı.

"Nasıl?" Dudaklarım arasından çıkan fısıltılı sesim ile Juyeon beni zar zor duymuş olmalıydı. Başını bana doğru eğerken "efendim?" Demişti.

Dudağımı yalayıp gözlerimi ona çevirirken o kısık çıkan sesimden dolayı daha iyi duymak için kulağını yaklaştırmıştı bana. Bu yüzden yüzü park'a dönüktü.

"Nasıl kötü olduğumda ya da hiç tahmin etmediğim bir anda yanımda olabiliyorsun?"

Başını benden uzaklaştırırken burnundan sert nefes verdiğini duymuştum. Başımı kaldırıp Juyeon'a bakarken o karşısına bakıyordu. Ben ona baktıktan saniyeler sonra başını eğdi ve gözlerime baktı. Bir süredir saçımda dolanan sol elini indirdiğinde sırtımdan koluma doğru uzanan kolu kalmıştı sadece.

"Bilmem"

Dudağımı hafifçe büzdüm "nasıl bilmem?"

"O beklemediğin an hangisiymiş?"

"Jeno varken arkadaşlarımla yemek yemeye gitmiştik. Gittiğimiz yerde sizde vardınız. Sahi, sen Jeno'nun arkadaş grubu ile yemek yemeye nasıl gittin? Hemde tek başına, arkadaş grubundan kimse yoktu"

Bedenimi banka doğru çekip Juyeon'un yüzüne daha rahat baktığım da Juyeon bir süre düşünmüştü. O sırada alt dudağını kaşımıştı.

"Jeno arkadaşlarının yanında yemek yemeyi teklif etmişti. Arkadaşları aramızdan geçenleri bilmediği için red etmem onlar için tuhaf olurdu. O da zaten red edemim diye arkadaşlarının yanında teklif etti. Bende kabul etmek zorunda kaldım, o sırada Donghyuck'un telefonu çaldı ve senin arkadaşlarınla gittiğin mekânın adını söyleyip orda olduğunuzu söyledi. Jeno da yemek için oraya gitme kararı aldı"

Kaşlarım havaya kalkarken sinirlerimin bozulması yüzünden gülmüştüm sinirle. Neydi bu? Birini peşime mi takmıştı Jeno? Beni takip ettirip gittiğim yere gelmişti ve buna da tesadüf süsü mü vermeye çalışmıştı?

Racing -°- Lee JuyeonWhere stories live. Discover now