13

131 16 5
                                    

Saatler sonra salondan dışarı çıktığımızda derin bir nefes aldım. Yüzüme vuran soğuk rüzgar ile gözlerimi kapatıp başımı eğdim. Her şey değişse de, Kore'nin can yakan soğuk rüzgarı değişmiyordu.

Kabanımın cebinde ki ellerime rağmen önü açık olan kabanımı kapatmaya çalıştım. Saçlarım bir süre uçuşsada rüzgar durmuştu. Elimi cebimden çıkartıp saçlarımı düzeltirken kapının önünden sadece biraz uzaklaşmıştık.

Kafamı kaldırıp Juyeon'a baktığımda güldüm. Yüzünden düşen bin parçaydı. Omzum ile koluna vurduğum da üstten ters bir şekilde bakmıştı bana.

"Ne o? Nerde o alaylı sırıtışın?"

Gözlerini kapatıp derin bir nefes verirken daha çok güldüm. Tek eli ile yüzünü sıvazlarken sadece onunla alay ediyordum.

"Noldu, daha önce hiç yenilmedin mi yoksa?"

Başlar da ki alaylı ifadesi ve imalı sözlerine rağmen oyunu ben kazanmıştım. Topu hiç kaçırmamıştı ama düşmeyen labutları da düşürememişti. Ben ise ya ilk turdan hepsini devirmiş, ya da ikinci turda geri kalanları devirmiştim.

Tüm oyun boyunca yüzünde ki mız mız ve huysuz ifade ile oynamıştı. Ve tâbi ki bolca söylenmişti, hâlâ daha söyleniyordu.

"Yürü Sunyeon, yürü"

Peşinden gülerek giderken hâlâ dalga geçiyordum onunla.

"Ne? Daha önce hiç yenilmedin mi?"

Juyeon bir anda durup çatık kaşları ile baktı. Bir şey söylemek ister gibi dudaklarını aralayıp kapadı ama sonunda sadece sinirle soludu. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken dudaklarım aralandı.

"Sen gerçekten daha önce hiç kaybetmedin"

"Evet Sunyeon, daha önce hiç kaybetmedim. Oldu mu? Tatmin oldun mu? Gidebilir miyiz artık?"

Cevabımı beklemeden ilerlerken arkasından şaşkınca baksamda gülerek peşinden gittim. İlk o, ardından da ben binmiştim arabaya. Hâlâ daha iki arabanın arasında duran arabasını geldiğimiz zaman ki gibi mükemmel bir şekilde park ettiği gibi yine mükemmel bir şekilde çıkmıştı aradan ve diğer arabaların arasına karışmıştı.

Arabanın içi havasızdı. Şu soğuk hava da içinin soğuk olmaması tâbi ki de iyiydi ama havasız olması da rahatsız ediciydi. Yine de bir şey demedim. Zira yanımda ki sinirli yarışçı'ya bunu dile getirirsem hava almak için kafamı camdan geçirebilecek bir potansiyeli vardı.

Kırmızı ışık da durduğunda elini direksiyondan çekip kucağına koydu. Kırmızı ışık yüzüne yansırken istemsizce gülümsedim. Bu, gülmemi zapt etmiş hâlimdi çünkü. Çatık kaşlar ve yüzüne yansıyan kırmızı ışık, komikti.

Kafasını bana çevirip sinirli gözlerine yakalandığım da kafamı cama çevirdim ve elimi dudaklarımın üstüne koyup gizlemeye çalıştım.

"Neye gülüyorsun sen?"

"Hiç bir şeye"

"Çok inandım"

Elimi çekip önüme döndüm ve başımı salladım. Sonra kafamı ona çevirdiğimde sanki saçma sapan konuşmuşum gibi bakan bakışları ile karşılaştım. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve yavaşça önüme döndüm.

"Sen iyi değilsin, söylim. Dışarı çıkınca esen rüzgar sana fena çarpmış"

Kahkaham arabanın içine doluşurken yanan yeşil ışık ile arabayı çalıştırıp ilerledi. Kısa bir süre sonra kendimi durdurduğum da Juyeon'a bakmıyordum. Biliyorum, eğer bakarsam tekrar gülerdim. Bu yüzden yanımda ki camdan dışarı bakmaya başladım.

Racing -°- Lee JuyeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin