9

125 30 35
                                    

Elindeki konserve ile arka bahçeye ulaşmayı başarabilmiş Minho, etrafına bakındı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Elindeki konserve ile arka bahçeye ulaşmayı başarabilmiş Minho, etrafına bakındı. Yalnızdı, yaptığını görecek kimse yoktu. Dolayısıyla bir ceza da almazdı. İçinde tatlı bir heyecan oluşmasına sebep oldu bu durum. Kısık bir ıslık çaldı, "Dori!" diye seslendi. Küçük dostu ortalıkta görünmüyordu. Bu garipti. Her gün bu saatte mamasına kavuşmaya alışkın olan Dori, bugün biraz tripliydi anlaşılan. Omuzları düştü genç adamın. Yine de öylece çekip gitmedi. Çöp konteynırının yanındaki iki plastik kutuyu buldu, her zamanki yerinde duruyordu neyse ki. Yanında getirdiği mamayı birisine dökerken, diğerine de şişesindeki suyu doldurdu. Bir kez daha seslendi sevimli kediye. Çıkmaya niyeti yoktu anlaşılan. Ofladı gözlerini yumarken.

"Sanırım kaçtı."

Uzun süredir duymadığı ve bir süre daha duymak istemediği ses doldurdu kulaklarını. Sinirlerinin hemen gerildiğini hissetti. Yine de soğukkanlılığını korumaya çalıştı. Bugün Seungmin ile tartışacak gününde değildi. Boş konserveyi, çöp konteynırına pet şişeyle beraber attıktan sonra buradaki işinin bittiğine kanaat getirdi. Kenardaki taşların üstüne çökmüş Seungmin'in yanından geçip gitmeyi planlarken, onun aniden kalkıp kolundan yakalamasıyla durdu. Sabır çekmeye devam etti. Hırçın davranmak yerine sakin kaldı. Sorar gibi baktı. Tekrar konuşması biraz zaman aldı Seungmin'in. Çünkü Minho'nun, yaralarını henüz atlatmış güzel yüzünü incelemekle meşguldü.

"Benden daha ne kadar kaçacaksın?"

"Peşimi ne zaman bırakacaksın?"

"Minho-"

"Ne istiyorsun Seungmin? Derdini söyle ve beni rahat bırak." iç çekti Seungmin. Sıkıca tuttuğu kolu bıraktı, Minho kaçmıyordu. Aksine, onunla tüm cesaretiyle yüzleşiyordu. Bu sevindirdi genç oğlanı. Sonunda cesaretini toparlayabilmiş olması güzeldi, yanlış kişiye karşı olsa bile. "Hâlâ sana bulaşıyor mu o çocuklar?" sorunun etkisiyle başta tepki veremese de birkaç saniyenin ardından bir kahkaha kaçtı dudakları arasından. Seungmin tepkisiz kalmaya devam etti. Yaşadığı psikolojiyi tahmin edebiliyordu. Omuz silkti Minho, "Sana ne?"

"Sadece söylesen olmaz mı?"

"Sana ne Seungmin? Ne yapacaksın bulaşıyorlarsa? Onları dövecek misin? Bana sahip mi çıkacaksın?Ne?"

"Yaşadığının zorbalık olduğunun farkındasın ve buna inatla ses çıkarmıyor olman beni öfkelendiriyor Minho. Bir başkası olsa kolayca görmezden gelebilirim ama söz konusu sen olduğunda bir yere kadar yapabiliyorum bunu."

"Hani ben kendim için savaşmıyorsam elinden bir şey gelmezdi? Hâlâ savaşmıyorum. Savaşmayacağım. İstersen aptal olduğumu düşün ama elimden gelen bu kadar. Çünkü tam da düşündüğün gibi zavallı çocuğun tekiyim ben. Kendime yapılanlara göz yumduğum yetmiyormuş gibi aynı durumu başkalarının yaşamasına da sebep oluyorum."

"Sana değer veriyorum. Daha fazla zarar görmeni istemiyorum. Seni böyle görmeye dayanamıyorum Minho." öfkeli oğlana karşı bir adım atarak aralarındaki mesafeyi azalttı Seungmin. Bir elini, oğlanın hâlâ kızarık olan elmacık kemiğine çıkarıp okşadı şefkatle. Öyle ki, bu şefkat karşısında gözleri doldu Minno'nun. Güçsüz olduğunu bir kez daha kanıtladığını düşündü bu hareketi ile. Nefret etti bundan. Seungmin'in ona kendisini en zayıf hissettiren şey olmasından nefret etti. "İnanmayabilirsin ama gerçekten dayanamıyorum. Bana sadece 'yap' demen yetecek. O piçlerin hepsini dayaktan geberteceğim."

wabi-sabi, hyunchanWhere stories live. Discover now