5

102 21 10
                                    

Tanrı bugün Chan'a acıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Tanrı bugün Chan'a acıyordu.

Sabah erkenden kalkıp, iş ilanı için konuşma yapmak adına girdiği ilk kafede işi kapabilmişti. Daha önce yaptığı işlere nazaran öyle çok ağır yüklü bir iş de değildi ayrıca, bundan sonra kovulana ya da beklenmedik bir şekilde aniden zengin olana kadar barista olarak çalışacaktı. Neyse ki zamanında bunun için bir belge almayı başarabilmişti, çok işine yarıyordu şimdi o belge. Hayatını kurtardığını söyleyebilirdi. Kontratı imzaladığında, işvereni bir kez daha geçirdi gözden. Memnun bir tavırla başını salladı ve gülümsedi genç adama. "Harika, aramıza hoş geldin Chan."

Chan da gülümsedi ve başını eğdi mahcup bir ifadeyle, çalışmamak bir işkenceydi onun için ve sonunda bitiyordu bu işkence. "Hemen bugün başlamanı tavsiye etmiyorum, önce ortamı iyice tanıman lazım, elin ayağına dolaşsın istemem. Ama çalışan arkadaşla tanışarak sormak istediklerini sorabilirsin." oldukça makuldü genç adama göre, "O zaman aşağıdayım ben. Yarın görüşürüz." son bir kez el sıkıştılar ve odadan çıktı Chan.

Küçük bir çocuk gibi sevincinden aptal aptal sırıtmak istiyordu tüm gün. Her şeyi tekrar düzene oturtabilecekti. Her sene hiç sekmeden yaşadığı düzen bozukluğu hallolmuştu. Ondan keyiflisi yoktu. Akşamüstüne kadar mesaisi olan genç kadınla tanışmış ve öğrenmesi gereken şeyleri öğrenmişti. Daha fazla vakti olmadığından vedalaşıp hızlı adımlarla çıktı kafeden. Bir an önce eve varması gerekiyordu. Kardeşleri için akşam yemeği hazırlamak bir yana onlara açıklaması gereken durumlar vardı. Eski işinden ayrılış sebebini yumuşatıp, yeni işinden bahsetmesi lazımdı.

Sokağına varmasına birkaç metre kalmışken arkadaşını görmesiyle duraksadı. Dershaneden yeni çıkmış ve çalışmaya devam etmek için hızlı adımlarla evinin yolunda ilerleyen Jisung'un bakışları kesişti Chan ile. İkisi de yaklaşık iki haftadır konuşmuyorlardı. Özellike Chan, konuşmaları gerektiğini biliyordu. En azından onun gönlünü alması gerekirdi. Aralarındaki yaş ve yaşam farkı onları sık sık tartışmaya götürse de, Chan her seferinde büyüklük yaparak konuşmayı başlatan taraf olurdu. Jisung ise fazla dayanamazdı zaten. Hemen barışırlardı.

Söyledikleri hakkında yanılmadığını düşünse de yine ilk adım atan kişi olmayı tercih etti Chan. Karşı kaldırımda onu gördüğünden beri yerinden kıpırdamayan genç oğlana doğru adımladı. Biraz trip atmaktan zarar gelmeyeceğini düşünen Jisung, çantasının saplarını kavramışken başını öne eğdi. Elleri cebinde, yanında durdu Chan. "Selam, Jisung." umursamıyormuş gibi davranarak hafifçe başını sallamakla yetindi. Gülümsedi Chan, "Konuşmayacak mısın benimle?"

"Neyi?"

"Pekala, sanırım biraz sert konuştum. Aslında gerçekçi desem daha doğru olur. Söylediklerimin yanlış olmadığını biliyorsun, Jisung. Niyetim seni üzmek değildi. Sahip olduğum tek arkadaşı üzmek istemem."

Onun lafına atıfta bulunduğunu fark ettiğinde Jisung da istemsizce gülümsedi. Başını kaldırdı ve baktı arkadaşına. "Aklındakini yapmakta pek iyi değilsin anlaşılan." omuz silkti Chan, "Her şeyde iyi olamam." derin bir iç çekti, "Vaktin var mı?"

wabi-sabi, hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin