6. BÖLÜM: YALANCININ SON MUMU

30 8 18
                                    

İyi okumalar! Oy vermeyi unutmayın..!




Yalancı Bir gülüştü öldüren
Bir baçığın ucundaki kan
İliskimizmis meğer
Seversin sandığımdan

Her gece ağladım

Sen diye ömrümü yedim.
Yinede doymadım.
Katilsin sen

Acımasız bir katil.

Kalbimin üstüne basıp geçtin.
Kalbim seninken
Sen onu dinlemedin.
Bir göz yaşıyla veda satırları
Canavarın prensesi bırakması.

Özgürüm ben.
Sende bensizsin.
Üzgünüm canavar, bir mezar taşında
Adım yazılı o is kokan duvarda
Karşıma çıkma bir daha
Unutma!
Öldüm ben.
Mezarıma geldiğinde bunu anla.!

6. BÖLÜM : YALANCININ SON MUMU

Bazen bazı şeylerden kurtulamazdınız. Sizi öyle bir kendime çekerdiki, siz çırpınır kalırdınız. Yorgun argın kaçmaya çalışırdınız.

Her gün.

Her gün denedim ben.

Uzay'ı kalbimden atmayı. Onun benliğinden kaçmayı, tenimden onun izlerini silmek için kaç banyo daha keselemem gerekirdi tenimi. Kıpkırmızı olurdu tenim. Yetmezdi, gitmezdi. Orda ilk günkü gibi dokunuşu kalırdı. Gitsindi. Bitsindi bu acı.

Onu ilk tanıdığım hali yoktu karşımda. Eskiye dönsek, onu tekrar görsem ama ilk haliyle, sadece adını bildiğim o ilk güne.

Karşımızdaki eve yeni taşınan  ailedeki en büyük çocuk olarak kalsan olmazmıydı?

Bilemezdim beni yaralayacağını, kalbimi söküp alacağını. Saflık değil bu. Benim hissettiğim sevgiydi. Senin sevgin seni canavara dönüştürdü.

Senin ki sevgi degildi, Bilirdim sevgiyi. Senin aksine.

Senin sevmiştim ben. Sen sevmesen bile.

Yatağımda oturmuş karşımdaki hediye paketlerine bakıyordum. Abimin, Selen ablanın, annen ve babamınkiler bir köşede.

Kaya amcanın, Gece ve Rüzgar'ın hediyeli bir köşedeydi. Barlas'ın hediyesi ise yatağımın üstünde duran yeşil bir kutuydu.

Açmamıştım hiç birini. Halbuki çok severdim hediyeleri. Hediye maddiyat değil maneviyattı benim için.

Küçük kağıttan bir şey yapıp elime tutştursalar dünyanın en pahalı mücevheriymiş gibi saklardım.

Şimdi o eski hevesim yoktu. Bir kere bana haddimi bildirmişlerdi, o hevesim geçen seneki doğum günümde benimle birlikte her geçen gün bitmişti.

Annem ve babamın iş arkadaşları, akrabaların hepsinin hediyesi aşağıdaydı. Bana kalsa hiç bir hediyeyi açmazdım. Hepsi aşsağıda kalsındı.

Ama annem ve abimin Gözlerindeki parıltıyı söndürmek istememiştim.

Hastalığım her geçen gün ilerliyordu ve ben her geçen gün yorgun bir şekilde gözlerimi açıyordum yeni bir güne.

BIÇAK VE YARABANDI Where stories live. Discover now