İclal • Onbeşinci Bölüm • Onaltıncı Kısım •

1 0 0
                                    

İclal

Onbeşinci Bölüm

Onaltıncı Kısım

Yatakta, öylece yatıyordum. Sadece nefes alıp veriyordum. Mehmet yanımdaydı. Ona bakıyordum ama boş boş... Karşımda ağlıyordu, ve onu görmem için yalvarıyordu. "İclal..." Dedi. Bir şey demedim... Diyemedim. Ağzımı açmadım sadece, nefes alıp vermeye devam ettim.

"Ben, ben hep böyleydim... Kendimden nefret etsem de... Böyleydim, çünkü çünkü..." Hıçkırıkları arasında konuştu. "Çünkü güçsüz olmak istemiyordum. Gaddar, herkes tarafından korkulan birisi olmak istiyordum! O yüzden... Senin gibi, çok çok iyi..." Nefes alamadı. Boğazından yüksek sesli bir hıçkırık koptu.

"İnsanları... Ezdim, kırdım, dövdüm. Bana hiçbir şekilde bulaşamayacak insanları paramparça ettim... Ben, ben kötü kalpli birisi oldum bencilliğim yüzünden... Korkaklığım yüzünden... Yemin ederim, ben..." Sessizleşti. Hıçkırarak ağlamaya devam ederken: "Ben sana ilk görüşte vuruldum."

Ona, bakmadım. Elime doğru uzandı. Tuttu, sıkıca ama ben elini tutmadım. "Sana aşık oldum. "

İnsan... Aşık olduğun da böyle mi olurdu? Aşk? Neydi? Birini, bu hâle mi getirirdi?

Aşk...

"Ama sen... Sen, sen o zamanlar... Benim korkaklığımın kurbanı oldun. Daha da hırslandım sana daha da sert davrandım! Seni kanattım... Hiç açmadığın kanatlarını kırdım ben! Ben..." Elimi sıkıca tutarken: "Ben, ben... Çok korkağım. Özür dilerim, bu kadar korkak biri olduğum için..."

Ellime doğru başını eğdi. Ağlamaya devam etti. Gözyaşları, elime düştü. Hiçbir şey hissetmiyordum artık. "Yalvarırım... Bir şey söyle! Küfret! Bana vur! Gıkım çıkmaz benim! Lütfen... Lütfen, İclal!" Başını kaldırdı. Bana baktı. Ağlamaktan gözleri şiş ve yüzü kızarıktı.

"Ben," dedi yeniden. "Yemin ederim, iddia etmedim. O benim aklıma girdi... Beni hırslandırdı çünkü o benim... Benim seni sevdiğimi biliyordu! Enes... Enes'in suçu... Benim değil yemin ederim, Enes aklıma girdi! Bana dedi ki... Bana, bana..." Sessizleşti.

"Seninle asla çıkamayacağımı çünkü benim gibi birine bakmayacağını söyledi. Hırslandım ve korkumdan... Eğer eğer..." Yeniden elime doğru eğilip ağlamaya devam ederek: "Eğer o böyle bir şey yaparsa... Benim için bir anlam ifade etmeyen o saati ona vereceğimi söyledim. Zaten saatimi hep istiyordu... Kabul etti hemen." Başını yeniden kaldırdı bana baktı, bende ona baktım.

Hiçbir şey demedim, yataktan kalktım. Korkarak bana doğru eğildi. "Lütfen..." Diyebildi. Onu dinlemedim. İlayda diğer odadaydı. Onu görüp, gitmeliydim. Evime.

Ayağa kalktım. Başım döndü. Hemen beni tuttu, yalvardı yeniden. Dinlemedim onu. Kapıya doğru yürüdüm, hızla. Serumumu hemşire az önce çıkartmıştı. Peşimden koşarak geldi. Yan odadaki İlayda'nın yanına gittim.

Odaya girdim. Başında kimse yoktu, yalnızdı. En azından biri onun yanına gelene kadar, onu yalnız bırakmamam gerekiyordu. Yanına gittim. Derin bir uykudaydı. Diğer gözü bandajlıydı. Muhtemelen... Artık göremeyecekti.

Enes'e ne olmuştu? Umrumda değildi. Mehmet'in, özürleri de... Umrumda değildi asıl önemli olan benim için, ilk ve tek arkadaşım İlayda ve onun sağlığıydı. O benim arkadaşımdı, ne olursa olsun... Onu öylece kendimden kopartıp atamazdım ama ardımda bırakabilirdim.

Bugün her şey bitmişti.

Yanına bir sandalye çekip oturdum. Öylece baktım ona... Eğer beni duyuyorsa, sessiz vedamı da hissedecekti, yüreğinde. "Bana... Neden yalan söyledin bilmiyorum," diye başladım sözlerime. Mehmet de odadaydı. Onu umursamıyordum.

"Bilmek de istemiyorum, çünkü... Bilmek canımı, canımızı daha da yakacak ben bir bunu biliyorum artık." İlayda'nın eline uzandım, tuttum. "Sen benim arkadaşımdın... Arkadaşımsın... Sen benim, soğukta donmama izin vermeyen peri kızısın. Ben düştüğümde, beni kaldıran... O, peri kızısın." Elini sıkıca tutarken, akıttığım gözyaşlarım çeneme doğru kaydı.

" Teşekkür ederim... Beni yalnız bırakmadığın için ve özür dilerim çok acınası bir insan olduğum için..." Elimi sıktı. Beni duyuyordu... Hıçkırık kaçtı ağzımdan. Elimle hemen kapadım. Mehmet, sessizdi.

"Ama, keşke bunlar yaşanmasa... Daha iyi olurdu ha." Gülmeye çalıştım: "Ben aslında, hep senin yanında kendimi daha da acınası hissediyordum çünkü sen güçlü, özgüvenli, başaralı birisin... Benim gibi salak, mal, ezik birinin yanında kalman... Benim için bir lütuftu çünkü benim bu zamana kadar, ne yanında oturabileceğim bir arkadaşım ne de arkamda durabilecek bir kardeşim oldu...

Sonra sen geldin. İlk önce beni donmaktan kurtardın... Bana baktın, benim sessizliğimi dinledin, anladın. Beni, bambaşka bir hayatla karşılaştırdın... Seni çok sevdim. Kardeşim. Sen benim arkadaşım değil, kardeşimdin...

Ama böyle," nefesim kesildi şimdi de benim... Ağlamaktan... Sessizce hıçkırdım... Ağlamaya devam ederken biraz sakinleşerek: "Sana, seni kardeşim gibi hissettirmediğim için hata bende...

Bütün hatalar hep benim... Ben doğarken başarısız oldum, İlayda... Sen değil. O yüzden, o yüzden..." Hıçkıra hıçkıra ağlayarak başımı öne eğdim. İkimiz de sıkıca birbirimizin elini tutuyorduk. "Özür dilerim... Sana kardeşim gibi davranamadığım için ve... Teşekkür ederim beni arkadaşın, kardeşin olarak görmediğin için." Elimi çektim... Tutmaya çalıştı ama olmadı. Çektim.

"İlayda," dedim. "Şimdi ben gidiyorum... Hoşçakal..." Ayağa kalktım, Mehmet'e baktım... Onu yalnız bırakmasını isteyerek ..Anladı. Sessiz bir vedayla, kabullendi.

O da ağlıyordu.

İCLALWhere stories live. Discover now