İclal • Onüçüncü Bölüm •

3 0 0
                                    

İclal

Onüçüncü Bölüm

Boş parkta, ikimiz yan yana oturuyorduk. "İyi misin diye yeniden sordu." Dün konuştuğum kişi, bugün kendini bana göstermişti. Hiçbir şey demedim. Neden bu kadar yakınımda olmak zorundaydı ki? Ben onu, dalgacı biri olarak düşünmüştüm... Eğlence arayan bir çocuk olarak görmüştüm.

Dediklerinde ciddi miydi?

"Aslında... Dedim ya sana yarın akşam gel diye.. Sana o zaman kim olduğumu açıklayacaktım, ama sen birden bana adımı sorunca... Bende..." Gözlerimi, rüzgarın etkisiyle sallanan boş salıncaktan çektim. Ona doğru döndüm.

O, bana bakıyordu.

"İclal..." Dedi, sesinde ki yoğun özlem hissettim. Ne kadar düşünsem de düşüneyim hayatımda Can, adında birini tanımıyordum. "Ben, şey..." Dedi.

"Yarın konuşsak olur mu? Benim eve gitmem gerekiyor." Ayağa kalktım hızla. Bugün Ferit abilerle vedalaşacaktım. Bir akşam yemeği yiyecektik.

"Neden? Ah, şey... Yani tabii. Olur. Bende, kendimi toparlarım... Sende öyle." Dedi. O da ayağa kalktı. "Gidelim." Dedi. "Beraber değil, ben tek gideceğim." Dedim, bir şey demesine müsade vermeyerek hızlı adımlarla boş parktan çıktım.

Merdivenlerden hızlıca indim. Eve gelip, zaman kaybetmeden aşağı indim. Sofia kapıyı açtı. İçerden çocukların, Feride ve Ferit abinin gülüş sesleri geliyordu. Sofia: "Hoşgeldin." Dedi. Yüzünde ki gülümsemeyle bende: "Hoşbuldum. Geç kaldım biraz... Kusura bakmayın lütfen. Çocuklar yeseydi, sizde yeseydiniz keşke!" Mutfağa ilerledik. Sofia:

"Problem yok. Sen içeri gir, çağır onları. Her şey hazır." Dedi. Bir şey demedim Sofia'ya: İçeriye doğru yürüdüm. Kapının ağzından:"Hadi gelin! Yemek hazır!" Dedim.

Beni gören çocuklar, üstüme atlayarak sarıldı. Gülüşerek, bende sarıldım. İkisinin de ellerinden tutup, mutfağa doğru yürürken Ferit abi: "Hoşgeldin kardeşim." Dedi. Gülümseyerek: "Hoşbuldum abi, biraz geç kaldım kusura bakmayın lütfen." Dedim.

Feride teyze, yalancı bir kızgınlıkla: "Aa! Şunun dediğine bak! Ne kusuru!" Dedi. Güldüm. Herkes mutfak masasına geçip oturdu. Çocuklarla beraber bıcır bıcır, tatlı bir muhabbet eşliğinde akşam yemeğimizi yemeye başladık.

Ferit abi, yine çocuklara masal anlatmak için odaya çekilmişti. Bugün yine çocuklar Feride teyzeyle uyuyacaklardı. Onlar odaya çekilirken, bende ilk günkü gibi Sofia ile beraber, musluğun altından geçirip bana verdiği tabakları bulaşık makinesine diziyordum.

"Sofia?" Dedim. "Evet?" Dedi. Dalgınca ona doğru döndüm: "Sana duyunca garip gelecek ama...  Bir arkadaşım, birisi için mutfak olmuş. Yani, şey... Nasıl açıklasam ki... Mutfak onun için sadece bir olabildiği tek yermiş..." İlk önce Sofia'ya dikkatli baktım. Şükür gözlerinde önyargı yoktu ve beni dikkatlice dinliyordu.

"Saçma ve komik biliyorum ama... Mutfakta çalışırken, sevdiği arkadaşıyla olduğunu hissediyormuş işte..." Dedim, gülümsemeye çalışarak.

Biraz sessiz kaldı. Sonra:

"Bir insanın ışığı olmak..." Dedi, kendi kendine mırıldandı. Sessizce, onu dinlemeye devam ettim: "Yoluna ışık olmak gibi.... Hayatına... Işık, kişiden kişiye anlamını değiştirir tabii...  Herkes başka bir anlam, his koyar. Senin arkadaşın da bak, mutfak koymuş. Onun, ışığım dediği yer demek ki... Mutfak."Sessiz kaldım.

"Sence, korkaklık... Çaresizlik mi?" Diye sordum, sonra ... Son gecesinde nasıl da rahatsız ediyordum böyle garip sorularımla onu...

Yeniden biraz sessiz kaldı, düşündü. "Neden olsun ki?" Dedi. "Korkuyorsan, korkuyorsun. Çaresiz hissettiğinden değil. Sana bir örnek vereyim kendimden. Sana dedim ben ya, çocukları ilk zamanlar kucak alamıyordum.

Çaresiz hissettiğim için değil, çünkü anne oldum ben. Onları korumam gerek. Koruyacak kişi tek kişi ben, herkese karşı... İçimde de o gücü hissediyordum ama sadece, kucak alırsam... Ya asıl onlar için kötü ben olursam, canlarını acıtırsam diye korkuyordum.

Ama yüzleştim. Çünkü Feride anne bana doğru dedi. Eğer bu korkumla yüzleşemezsem... İlerde, onlar büyüdüğünde de, korkudan ellerini tutamayacağım. Ne kadar güçlü olursam olayım." Dalgınca baktım yüzüne, bana doğru bir adım attı.

"Sen çaresiz değil, ben biliyor... Sen hep biraz daha fazla, korkuyor olsan da... Çaresiz değil. Korkmak doğal. Onu yenmek güç. Ve o güç sende var." Parmağını , kalbimin üstüne koyarak bastırdı biraz. "Orada." Dedi, gülümsedi, bana doğru kollarını açtı. Sıkıca sarılırken:

"Sen yalnız değil, sen güçlü. Cesur. Herkes korkar, İclal. Herkes bir şeyden korkar... Asıl korkaklar, ben hiçbir şeyden korkmam diyenlerdir."

İCLALWhere stories live. Discover now