İclal • Üçüncü Bölüm •

8 0 0
                                    

İclal

Üçüncü Bölüm

Kartımı basıp, işten çıktım. Kapının önünde bekleyen servise arka kapıdan bindim ve her zamanki yerime geçip oturdum. Başımı cama yasladım. Servis yavaş yavaş dolarken, eve gidene kadar biraz dinlenmek için gözlerimi kapadım.

Birisi beni uyandırmaya çalışıyordu. Dalgınca gözlerimi açtım. Yanımda ki kıza baktım. "Sen, Gürpınar durağında inmiyor musun?" Dedi. Hemen cama baktım. Allah'tan, bu kız sayesinde uyanmış da durağı kaçırmamıştım. "Sağol, uyandırdığın için." Derken toparlanıyordum da bir yandan. Kız gülümseyip bir şey demedi. Servis, durakta durdu.

Kız geçmem için bacaklarını çekti, bende hızla geçip servisten indim. Servis hareket etti. Bende, rampa yukarı yürümeye başladım, kaldırma çıktım.

Haftanın ilk günü olduğu için, yorgunluktan uyuyakalmıştım. İki gün ettiğim tatil bana yaramamış mıydı acaba? Montumun cebimde ki telefon titredi. Fermuarı çekip, telefonumu aldım.

Beni kim arardı ki?

Ekrana baktığımda... Bilinmeyen bir numara olduğunu gördüm. Gerildim. Acaba? Acaba yoksa? Olduğum yerde durup, yavaşça açtım aramayı. Kulağıma doğru götürdüm telefonu ve: "Kimsiniz?" Diye sordum.

Karşıdan ilk cevap gelmedi, tam benimle dalga geçen şahısa kızmaya başlayacaktım ki, ilk önce çok boğuk bir öksürme sesi duyuldu. Nefesim tekledi.

Yeniden öksürme sesi geldi: "Alo? İyi misiniz?" Dedim, korkarak. Karşıda ki kişi öyle bir öksürüyordu ki... Ali amca gibi... Öksürüyordu.

"Benim..." Dedi zorla. Sesini çok zorlayarak konuşuyordu. Bana... Yazan, kişi miydi? Elim ayağım birbirine dolandı. "Sen..." Dedim şaşkınlık içinde ne diyeceğimi bilmeyerek, devam ettim: "Hastasın."

Öksürüğüyle karışık, gülüş sesini duydum ve bir de ona: "Baba!" Diye bağıran küçük bir çocuğun sesini. Sonra hiçbir şey duyamadım. Telefon yüzüme kapandı ama ben, kulağımdan çekemedim telefonu.

Orada, öylece...

Bekledim.

Sessiz, soğuk ve...

Yapayalnız.

Karnıma bir ağrı saplandı. İçim, yandı. Kalbimin her atışı... Acıyı daha da alevlendiriyordu. Yüreğimde ki kor, ebediydi.

Kendimi duşa attım, yok... Geçmedi. Kendimi, temizliğe verdim... Geçmedi... Feride teyzenin yanına inip, her akşam izlediği o... Diziye verdim... Yok, geçmedi. Bir türlü geçmek bilmedi o akşam... Gözüme de bir gram uyku girmedi.

Ondan sonraki gün de öyle oldu... Ve ondan sonra ki gün de... Öyle oldu, yemek yiyemedim çok fazla ama çok çalıştım. Uyuyamadım, dinlemedim. Ama, çok çalıştım.

Aldığım duş yine fayda etmedi. Ben, o beni aradığından beridir cayır cayır yandım.

"İclal? Kızım iyi misin?" Elinin tersini alnıma koyup: "Ateşin var senin? Kızım gel bu gece sen benim evimde yat. Ben senin başında durayım. Hasta hasta tek yatma. Ya da ben geleyim yanına, emi yavrum?" Dalgın gözlerle, Feride teyzeye bakıp:

"İyiyim ben sultanım. Bir ilaç içerim bir şeyciğim kalmaz." Dedim, içinin rahat olması için sahte bir gülüşle. Epey bir yüzüme baktı, sonra ikna olmuş olacak ki: "Tamam yavrum. Ama, sakın beni aramaktan çekinme tamam mı?" Elini yüzüme atıp sevdi.

"Ilık bir duş al. Ben hemen bir tarhana kaynatayım. İç de yat." Arkasını dönüp, merdivenlerden inerken: "Hadi içeri geç, iyice üşüyeceksin." Dedi.

"Kimse..." Diye mırıldandım kendi kendime. Aynanın karşısında ki bana doğru: "Kimse." Dedim. Çünkü benim kimsem yoktu. Hiç kimsem yoktu... Hasta hâlde bile naz yapacağım biri? Güldüm kendi kendime... "Kimse... Yok." Dedim, bir kez daha.

Çökük omuz başlarıma, sıska çirkin vücuduma baktım. Yüzüm de bedenim de çirkindi. Çok çirkindim. Gözlerimin renginden nefret ediyordum. Sırf sevmiyorum diye, lens takıyordum kahverengi.

Yüzümü de hiç sevmiyordum. Bakımsız, paçoz biriydim. Makyaj? Fön? Hiç o tür şeylerden anlamazdım. Saçlarım seyrek, alnım açık... Tırnaklarım hep kırık olurdu.

Yani ben, tepeden tırnağa çirkin bir insandım.

İçerde çalan telefonumun sesini duydum. Bornozumu giyip, salona doğru yürüdüm. TV ünitesinin üstünde ki telefonumu elime aldım. Arayanın Feride teyze olduğunu düşünmüştüm ama o, değildi arayan...

Oydu.

Pis sapık! Evli ve çocuklu biriydi, ne diye beni arıyordu. Aramasını kapadım. Ama hemen bir mesaj attı.

0547***: iyi geceler

0547***: o gün için özür dilerim

0547***: hastaydım.

Seni polise vereceğim

Nasıl?? Ne tür bir sapıksın sen???

Çık git

Rahat bırak beni

Pis sapık

0547***: sapık??

0547***: benim ne sapıklığımı gördün

0547***: ben sadece

Sadece ne??

Sen kendini ne sanıyorsun

Kimsin sen

İsmin bile yok

Kimsin de hayatıma girmeye çalışıyorsun?

0547***: ismim? İsmimi mi merak ediyorsun

0547***: iyi söylüyorum

0547***: ismim Can

İCLALWhere stories live. Discover now