5.8

9.8K 572 31
                                    

Ben geldimmm naber tavşanlarım?

Finale yaklaştıkça yazamıyorum galiba veda etmeye hazır değilim. Geç kaldığım için kusura bakmayın lütfen.

Bu arada bir önceki bölümde olan şu ölüm olayı tamemen kafadan yazıldı. Emir ya da Savaş katil olacağına böyle olması daha iyiydi. Yani oranın gerçekliğine çok takılmayın onlar gebermeyi hak ettiler.

İyi okumalar...

7 yıl önce yazarın anlatımıyla....

Kader vardı, insanların inançlarından doğan bir zaman döngüsüydü. Tekrara sürükleyen seçimlerin sonuçlarının aynı olduğu bir döngüydü kader. Ancak bununla birlikte anormallikler de vardı. Kaderini yaşamayan, yazanlarda vardı.

Melis Çınar o anormalliklerden biriydi. Yaşama boyun eğmek yerine yaşamak için sürekli olarak çalışan bir kızdı o, büyümüş bir kız. O büyümek zorunda olan bir kızdı ve büyümüştü de. Birçok kadından çok ev işi bilirken aynı zamanda kullanamasa da haklarını da biliyordu. İki avukatın aşklarının meyvesiydi sonuçta.

O şimdi yeni bir şey daha öğreniyordu, kendi parasını kazanıyordu.

Evden kaçmasının üzerinden 2,5 ay geçmişti ve 2 aydır bu pastanede çalışıyordu. Her gün birbirinin tekrarıyken açılan her kapıda amcasının onu bulduğunu düşünüyordu. Korku, atan nabzı gibi kulaklarını çınlatıyordu.

Açılan kapı ile aynı korku tüm bedenini sardığında gelen kişiye baktı. Gelen kişi Emir Gümüşay’dı.

Rahat bir nefes verirken yüzüne bıkkın bir ifade yerleşmişti bile. Emir bundan tam 1 ay 3 hafta yani neredeyse işe girdikten bir hafta sonra Melis’i görmüş ardından ise arkadaş olmak istediklerini söyleyerek onun peşinde gezmeye başlamıştı.

Bunun sebebini Melis her ne kadar bilmese de Emir onu ilk gördüğü gün kapı sesinden korktuğunu fark etmişti. İçinde engel olamadığı bir koruma dürtüsü ile bir süre Melis’i izlemişti. İzledikçe ona yakın olmak istediğini, onu korumak istediğini fark etmişti. Tabi bunu polis olma hayaline de bağlıyor olabilirdi.

O günün ardından sürekli olarak Melis’i izlemiş, onu korkutan kişiyi merak etmişti. O kişiyi bulup, kardeşi gibi hissettiği bu kızı korumak istemişti. İşte kader tam bu anda karşılarına çıkmıştı. Bu zaman döngüsü kızın hayatına acımış, ona yardım edecek birini vermişti.

Melis Çınar o zamanki Yıldırım gelecekte her ne kadar birçok kadın için gücün simgesi olsa da şu anda 15 yaşında masum, ürkek ve korkak bir kızdı. O masumluğu ile insanın içini ısıtıyordu.

Her zamanki gülümsemesi ile küçük kızın yanına yaklaştığında Melis ondan korkmak yerine göz devirdi ancak onun davranışlarını başka biri yapsa takıntılı bir sapık olduğunu düşünür oradan hemen kaçardı. Emir onun için tam bir abi figürüydü.

Onlar birbirlerini tanımadan abi-kardeş olmuşlardı.

“Eeee prenses, bugün nasılsın bakalım?” diyerek Melis’in yanına gelen Emir ile Melis ofladı. Evet, o bir abi gibi hissettiriyor olabilirdi ancak zaten abiler rahatsız edici gıcık varlıklar değiller miydi? Baş belalarıydı.

“Bende seni özledim, küçük.” diyerek yanağından bir makas aldı ardından her zaman oturduğu yere geçerek Melis’i bekledi. Birazdan gelecek sipariş alırken söylenecek en sonunda ise bu çabasının hoşuna gittiğini belli eden bir gülümseme sunarak yanından ayrılacaktı, bu her zamanki gibi tekrarlandığında Melis Emir’in önüne bıraktığı kahvesi ile Emir’e baktığında bu sefer konuşmak istediğinin farkındaydı. Etrafa göz gezdirerek ilgilenmesi gereken bir müşterinin olup olmadığına baktıktan sonra Emir’in karşısına oturdu.

Genç adam Melis’in oturmasıyla gülümsemiş tekrardan kahvesine odaklamıştı. “Ne istiyorsun?” diyerek sitem eden Melis ile genç adamın gözleri onunkilerle buluştu. Melis’in o anda hissettiği tek bir şey vardı, mavileri güven veriyordu.

“O nasıl soruş kızım! Sanarsın tefeci falanım.” diyerek kendini gereksiz bir şekilde savunan Emir’e göz devirmekle yetindiğinde Emir boğazını temizleyerek yerinde dikleşti. “Ne istediğimi biliyorsun.” diyerek kısa kestiğinde Melis onu başıyla onayladı. “Arkadaşım olmak istiyorsun.”
“hayır.” diyerek hızla reddettiğinde Emir hızla devam etti. “Abin olmak istiyorum.” Melis’in duyduklarıyla kaşları çatılırken ne diyeceğini bilemedi. Evet, nedensiz bir şekilde Emir’e karşı bir yakınlık hissediyordu ancak bunu sadece kendisinin hissettiğini sanıyordu. “Yanlış anlamanı istemiyorum. Sadece...seni gördüğüm andan itibaren kayıp kız kardeşimmişsin gibi hissettim.” diyerek kendini açıklayan Emir’le Melis ona şaşkınlıkla baktı. “Kız kardeşini mi kaybettin?”

Bir anda kendini tutamayarak sorduğu soru ile Emir hazırlıksız yakalanmış ve gülmüştü. Melis yaşıtlarına göre fazlasıyla saf bir kızdı çünkü dış dünya ile tanışma şansı 7 yaşından sonra hiç olmamıştı.

“Hayır. Yani...kız kardeşim olman gerektiğini hissettim.” diyerek açıklamaya çalışan Emir ile Melis düşüncelerine kapandı. Evet zaten hissettiği bir yakınlık vardı ayrıca Emir inatçının tekiydi ve onu kabul edene kadar buraya gelmeye devam edeceğinin de farkındaydı. Hoş, kabul edince de buradan ayrılmayacaktı.

“O zaman” diyerek düşüncelerin ayrıldı Melis. “şimdilik arkadaşım olabilirsin, abim olman için ise...” diyerek devam eden Melis’i büyük bir merakla dinleyen Emir derin bir nefes aldı. Sanki hayatı buna bağlıymış gibi cümlenin devamını bekliyordu. “abiler kardeşlerini korur, bu yüzden beni korumalısın. Eğer beni korursan abim olabilirsin.” diyerek abiler hakkında tek bildiği bilgiyi şart koştu.

O ise Emir’in aklından geçen tek şey Melis’in istediği şeydi çünkü eğer bunu istiyorsa korunmaya ihtiyacı vardır diye düşünüyordu. Yine de kesin olan bir şey daha vardı ki Emir onu canı pahasına koruyacaktı.

“Söz veriyorum, seni her şeyden koruyacağım, prenses.” yemin edercesine söyledikleriyle Melis’in içine ilk güven tohumları ekildi.

Emir Gümüşay ise sözünü yıllar sonra tutmuştu ve tutmaya da devam edecekti.

Evet, bitti nasıldı?

Emir ve Melis'in geçmişini nasıl buldunuz?

Ben kaçıyorum o zaman....

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın Seviliyorsunuz ♡

Instagram: elasu-gr


HAYALPEREST/ Texting Where stories live. Discover now