4.7

15.1K 755 94
                                    

Ben geldimmm naber tavşanlarım?

Bölümün geç gelmesi sebebini açıkladığım için bunu tekrarlamayacağım yine de geç kaldığım için özür dilerim.

İyi okumalar...

Gerçek aşk dedikleri bir şey vardı oysa onun hakkında anlattıkları hikayeler hep kötü sonla biterdi. Ancak ben onun kolları arasındayken gerçek aşk ne anlıyordum ve mutsuz bir sona layık değildi, öylede olmayacaktı da.

Bana iki hafta önce hayatımın nasıl biteceğini düşündüğümü söyleseydiniz mutsuz ve acı dolu bir son olacak derdim. Hatta çoğu zaman inkar etsem de bir gün ölüm beni almaya gelmeden kendi hayatıma son verebileceğimi dahi düşünüyordum.

Şimdi ise sonumun beni saran bu kolların arasın huzurla olmasını istiyordum. Belki bencilceydi ama bir insanın daha benden gitmesini kaldırabilecek güçte olduğuma emin değildim.

Yaşadığım her şeye ve her kötülüğe rağmen bir düşünceden asla kopamamıştım çünkü bunu bana babam öğretmişti, bu nadir da hatırladığım şeylerden biriydi. Bir o kadarda değerliydi. Benim babam bir insan ne kadar kötü olursa olursun ölümü hak etmediğini savunurdu. Haklı mıydı bilmiyordum ancak bunu benimsemiştim ve istesem de bundan kopamıyordum.

Ölmeyi hak eden insanlar var mıydı bilmiyordum ancak yaşattıklarını yaşamayı hak eden çok fazla insan vardı. O bu insanlardan sadece biriydi. Onun benim yaşadıklarımı yaşasın istiyordum. Bundan pişman olmasını istiyordum. Özür dilemesini istiyordum, affedilmek için yalvarmasını istiyordum.

Sadece benden değil benim geçmişimi yaşayan her insan özür dilesin istiyordum ve sadece onunda değil ona bu hakkı verdiğini sanan hakimlerden, polislerden ve nice insanlardan bir özür bekliyordum.

Çünkü ben bunu hak etmiştim...en azından bunu hak etmiştim

Sadece ben de değil bunu yaşayan her insan bunu hak ediyordu...ölü bedenleri bile yanan-yakılan bedenler bunu hak ediyordu. Sadece birkaç saniye daha yaşamak için yalvaran anneler bunu hak ediyordu. Bunu küçük bedenler hak ediyordu.

Kader var mıydı bilmiyordum ancak varsa onlara ve bana hiç acımamıştı umarım ki nice masum bedenlere acırdı. Hayır, anlardı.

Kollarımın arasında hareket eden adamla ona baktım. Uyuduğumuz  pozisyonu hiç bozmamıştık ancak ben her ne kadar saatlerce uyuyacağımı düşünsem de yarım saat kadar bir süre sona yine o izlenme hissiyle uyanmıştım. Yani yine uykumu alamamıştım ve bunun sonunun bir krizle sonuçlanacağını çok iyi bir şekilde biliyordum. Bir anda uyuyakalacağımı ve sonunda yorgunluktan rem uykusuna rahatlıkla erişebilecektim. Bu kabus demekti, kriz demekti. Oysa sırtımdaki derin yaralar daha yeni yeni iyileşmeye başlamıştı. Tabi bunun sebebi Savaş’ın itina ile her gün kremi sürmesi de olabilirdi.

“Güzelim?” uyku dolu sesle düşüncelerimden ayrılırken ona baktım. “Hı?” devam etmesini bekler şekilde mırıldamamla iç çekmiş anlıma dudaklarını dayamıştı. “Yine mi uyumadın?” üzgün gelen sesi ile şaşırdım. “Yine derken?” anlamaya çalışır gibi sorduğum soru ile dudaklarını çekerek gözlerimi birleştirdi. Kollarım onun boynuna dolanmış haldeyken oda belimi sarmıştı. “Uyumadığını bilmediği mi sanıyorsun sen?” dedi kızgın bir sesle ve devam etti. “Ben seni tek bir hücrenden bile anlarım. Günlerdir uyumuyorsun, bebeğim. Daha ne kadar devam edecek bu?” üzgünlüğünü beden siteminin asıl nedeninin ben olduğumu gayet iyi biliyordum, benim iyi olmamı istiyordu.

Yalan söylersem bunu anlayacaktı bu yüzden pes ederek derin bir nefes aldım. “Uyuyamıyorum.” bana duygu dolu bir şekilde bakarken yutkundum. “İstesem de yapamıyorum.” gittikçe kısılan sesimle başımı eğmiştim. Kendimi güçsüz hissediyordum ve bu şekilde hissederken onun beni görmesini dahi istemiyordum. Belimden çekildiğini hissettiğim kolu ile boşluğa düşer gibi hissetmiştim. Çenemi kavrayan parmakları ile başımı kaldırdığımda gözlerimiz her zamanki gibi birleşti. Bir yandan da belimde hala varlığını koruyan eli belimi okşuyor ondan uzaklaşmama isin vermiyordu. Boynundaki ellerim kollarına indiğinde derin bir nefes aldı.

HAYALPEREST/ Texting Where stories live. Discover now