𝐒𝐨𝐧 𝐈𝐧 𝐋𝐚𝐰

41 20 21
                                    

Böyle bir görüntüye gülerek bakacağımı hiç tahmin etmezdim. Hayat insanı ne hallere getiriyor, ama şimdiki durum bu ve şaşıracak zaman yok. Ekrandaki fotoğrafa yakınlaştırarak baktım, yüzler çok net bir şekilde görünüyordu. Kafamda bazı şeyler canlanmaya başlamıştı. Bu fotoğrafı çektiğimi tamamen unutmuştum. Yavaş yavaş hatırlıyorum. Arabaya binip kaza yapmadan hemen önce çekmiştim. Büyük ihtimalle kafamı çarpıp bayıldığım için aklımdan tamamen uçup gitmişti. Telefonumdaki notlardan bir kaç dakikalık arama sonucu bulduğum numaraya mesaj attım.

Siz
Merhaba

Tahmini beş dakika kadar cevap gelmesini beklemiştim. Ve sonunda gelmişti.

************
Merhaba
Kimsiniz?

Siz
Hiç kimse
Sadece seni uyarmak istedim

************
Ne konuda?

Siz
Sevgilin konusunda

************
Sizi tanıdığımı sanmıyorum ve gerçekten neyden bahsettiğinizi anlamıyorum

Siz
Fotoğraf*

************
Bu ne?
Şaka falansa komik değil

Siz
Ben de şaka olmasını isterdim

************
Lütfen kes şunu
Gerçek olamaz bu
Beni aldatmış olamaz

Siz
Biliyorum Felix güzel bir haber değil
İnan benim için de değil
Ve amacım seni üzmek de değil
Çok üzgünüm

Yüzümdeki geniş gülümsemeyle üzgün olduğumu yazmak bir an için komik gelmişti bu yüzden kısa bir kahkaha atmıştım. Gözlerim tekrar göndermiş olduğum fotoğrafa takıldı. Hyunjin'in elleri Jisung'un belinde, Jisung'un elleri ise Hyunjin'in saçlarının arasındaydı. Dudakları birleşmişti. Bu fotoğrafı ne düşünerek çektiğimi bile hatırlayamıyorum ama şu an gayet işe yarayacak gibi görünüyor. Felix başka bir mesaj yazmadı. Planın işe yarayacağından emimdim, sadece bir az sabretmem gerek. Son zamanlarda yaşananlar yüzünden yemek yemeyi bile unutmuştum. İki gündür yememiştim ama garip bir şekilde daha yeni açlık hissemeye başlamıştım. Pizza sipariş etmek için tekrar telefonumu aldım. O sırada telefon çalmaya başladı. Bilinmeyen bir numaradandı. En azından huzurlu bir kaç saat geçirebilseydim şaşırtıcı olurdu zaten. Aramayı istemeye istemeye açıp telefonu kulağıma götürdüm. Duyduğum cılız kadın sesi duymayı beklediğim en son şeydi.

"Alo Minho, nasılsın?"

Sesin sahibinin Jisung'un annesi olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Şaşırmıştım, normalde dönüp yüzüme bakmayan kadın beni aramış ve nasıl olduğumu soruyordu?

"Uhm, iyiyim teşekkürler. Siz?"

"Pek iyi sayılmam. Sana önemli bir şey söylemek istemiştim aslında"

"Tabii, buyrun dinliyorum"

"Lafı dolandırmayacağım, Jisung'un şu 'yönelim' dediği şeyle alakalı. Biliyorsun ki o benim oğlum onun hakkında endişeleniyorum, ve bu konuda bir az senden cesaret aldığını hissediyorum. Yanlış anlama ama be-"

"Benden ne yapmamı bekliyorsunuz peki?"

"Ben sadece oğlumun düzelmesini istiyorum ama sen ona bu hastalıklı düşüncenin peşinden gitmesi için destek oluyorsun. Sen oğlumu böyle yönlendirirken onu korumak istemem çok mu garip sence?"

"Jisung'un hastalığı ya da düzeltilmesi gereken herhangi bir şeyi yok. Ayrıca aşk onu korumanız gereken bir şey değil. Ama sizinle bunu tartışmak istemiyorum. Anlamadığım Jisung'un yönelimiyle benim ne alakam var?"

"Biz aslında... Jisung'un sana karşı bir şeyler hissediyor olabileceğini düşünüyoruz, ve bu ne babasının ne de benim onayaldığımız bir durum değil"

Buna karşı bir süre bir şey söyleyememiştim. Telefondan bu defa farklı birinin sesini duymamla kendime gelmiştim. Jisung'un babasının sesiydi.

"Evet onun da söylediği gibi biz gerçekten bu durumu onaylamıyoruz"

Jisung'un babasının özel konuşabilmek için odasına gideceğini söylediğini duydum. Sonra daha kısık bir sesle konuşmaya başladı.

"Minho, oğlum sesim geliyor mu?"

"Hm hm geliyor"

"Bizim ihtiyarın sözlerine kulak asmayın sakın. Hayatında tanıyabileceğin en kasıntı insandır kendisi. Sizi ne mutlu edecekse onu yapın. Ben sizi sonuna kadar destekliyorum annesini boş ver, hiç bir şey için onun onayına ihtiyacınız yok zaten"

Her zaman yaptığı gibi söylediği şeylerle beni güldürmeyi başarmıştı. Onda yıllar önce kaybettiğim babamı buluyordum sanırım, o bana oğlum derdi ben de genelde ona baba derdim. Böyle bir tepki vereceğini zaten tahmin ediyordum.

"Teşekkürler baba, iyi ki varsın"

"Ne demek. Ha ama istediğinizi yapın dedim diye sakın Jisung'u üzeyim deme, ben oğlumu sokakta bulmadım! Anlaşıldı mı damat?!"

"Anlaşıldı baba!"

İkimiz de sesli bir şekilde gülmüştük

"Neyse şimdi kapatayım ben bizim moruk sinirlenmesin. Görüşürüz oğlum"

"Görüşürüüz"

Telefonu kapattık. Bense pizza söyleyip günün kalanını neredeyse hiç bir şey düşünmeden geçirdim...

Hadi bakalım sonraki bölümde neler olucak? Sizi seviyorum

BAİ BAİİ

𝐀𝐧 𝐔𝐧𝐡𝐞𝐚𝐥𝐭𝐡 𝐎𝐛𝐬𝐞𝐬𝐬𝐢𝐨𝐧 // 𝓜𝓲𝓷𝓼𝓾𝓷𝓰Where stories live. Discover now