Bölüm 9 : Yeniden yaşamak

1.1K 379 25
                                    





Bir zamanlar kuleler gibi inşa edilmiştik

Hiçbir şey

Kulelerden yapılmıştık sanki

Şimdiyse kalbim hiçbir şey hissetmiyor

LittleMix - Towers


Sol omzumda hissettiğim soğuk ürperti, gözlerimi aralamam da bana yardımcı olurken ayak parmaklarımda ve kıvrıldığım zeminde hissettiğim ıslaklık beni kendime getirdi. Gerçek mi yoksa zihnimin bana oynadığı bir oyun mu çözemiyordum ve yine aynı yerdeydim. Tam o anda başıma güçlü bir ağrı saplandı. Eğer gerçek değilse hiçbir şey hissetmemem gerekirdi fakat gerçekler tüm çıplaklığıyla önüme serilmişti. Gittikçe ağırlaşan göz kapaklarımı kendimi zorlayarak açarken temiz havayı ve yosun kokusunu ciğerlerime çektim. Benim dışımda arkadaşlarım derin bir uyku içerisindeydi ve ten renkleri giderek değişiyordu. Kırık pencereden içeriye sızan su onların vücutlarına değdikçe maviye dönüyorlardı. 

Neler olduğunu anlamaya çalıştım. Zihnimden sırasıyla geçen düşünceleri anılar geçidine yollayarak kendime birkaç dakika verdim. Nefes almak için dudaklarımı aralarken odanın içerisinde daha önce duyduğum seslerden biri yankılandı. Orta yaşlarda bir kadının sesi gibiydi. Kafamdakileri tamamen boşalttığım zamanlarda, uyurken ya da uyanıkken fark etmiyordu, o sesleri duymaya devam ediyordum. Duyduklarım bazen küçük bir çocuğun annesine seslenmesi gibiydi. Bazen ses yetişkin bir kadının yardım istemesi gibi derinden ve ağlamaklı geliyordu. Çoğu zaman dünyanın öbür ucundan bana seslendiklerini duyar gibi oluyordum.

"Delfin!"

Adımı duyunca içimden soğuk suların aktığını ve o soğukluğun bedenimle birlikte ruhumu da etkisiz hale getirdiğini duyumsadım.

"Buradayım!" dedim, yanıt gelmeyeceğini bilsem de sesin sahibine onu duyduğumu göstermek istiyordum. Duyduklarım bir işaretti. O işaretleri toplayabilirsem ölümlerin önüne geçebilirdim. Ya da herkesi büyük bir felaketin eşiğine sürükleyip insanları yarı yolda bırakabilirdim.

"Kaderimiz bize yol gösteriyor." dedi zihnimdeki ses. Yerimden, gerilen bir yaydan hedefe doğru fırlayan bir ok gibi fırlayarak pencereye koştum.

"Kaderimi yalnızca ben belirlerim!" diye bağırdım sesin beni duymasını umut ederek. Çok sevdiğim bir film karesine ait bir sözü kendim için kullanacağım aklıma gelmezdi. Film soyu tükenmeye başlayan akadlıların dayanışmasını ve hayatta kalma mücadelesini anlatıyordu. Yüzlerce kez izlesem de bıkmazdım. Şimdi o repliği kendi hayat mücadelem için çalıyordum. 

Kaderimi yalnızca ben belirlerim. 

Umut denen şeyin içimde bir zamanlar yeşerdiğini biliyordum ama şimdi ruhuma ektiğim her tohumun kökleri nereden gelmediğim bir hastalığa yakalanıyor ve içimde tükeniyordu. Umut yoktu. Cesaret yoktu. Korku yoktu. Bütün duygularımı aniden ülkeyi saran sis bulutlarına kaptırmıştım. Yardım istemek için elimi uzatsam Michael dışında o eli tutacak kimse yoktu. Pencereyi açmaya çalıştım fakat suyun sızdığı açıklıktaki cam parçaları elime battı. Derin bir inlemeyle elimi çektim ve sağlam olan her yeri yumruklamaya başladım.

"Kaderinden kaçamazsın, Delfin." Ses uzaklardan bir yerden geliyor gibiydi. Duraksadım ve yaşadığım tüm kâbusların biran önce bitmesini ve evime dönmeyi diledim. Dışarıda parıltılar vardı ama tüm şehri su bastığı için neler olup bittiğini tam olarak göremiyordum. Kaderimden kaçmak için kendi yaşadığım toprakları terk edip bir kasabaya yerleştiğimi düşünürsek bu benim kendim için çizdiğim bir yoldu. Kaçış yolu... Kayıplarım yüzünden çektiğim acılar henüz soğumamıştı. Dışım buz gibiyken içimde ne yangınlar yanıyordu Ama bunu sadece ben biliyordum.

TreyWhere stories live. Discover now