29. Zarf

328 25 23
                                    

Annesiyle ilgili küçük bir düzenleme yaptım. Bu bölümde Aslı'nın üvey annesi olduğunu belirtmeyi unutmuşum 🤦🏻‍♀️ Şimdi düzenledim.

Bu bölümü marten33 ve GlnazN1 ithaf ediyorum geçen bölümde yaptıkları yorumlardan dolayı💙

Keyifli okumalar

İnce bir yılan gibi kıvrılan yolun iki tarafını, beyaz duvağını örtmüş ağaçlar süslüyordu. Kışın toz pembe görünen yüzü, derin karanlıklarında acımasız bir katili saklıyordu. Sıcacık oturduğumuz evlerimizden yağmuru, karı izlemek, şöminede yanan odunların üzerinde dans eden alevlerle ısınmak, mis kokulu kestaneyi sıcak sıcak damağımıza yapıştırmanın garip hazzını yaşamak bizim için sıradan bir kış günüyken; evi olmadığı için sığınacak yer arayan, ıslak kıyafetlerini kurutamadığı için hasta olan, hastane koridorlarında uyuyan evsiz insanlar, sokaklarda kolilerin üzerinde donarak can veren insanlar vardı. Kış, imkanı olana güzeldi. Bembeyaz ağaçlar, üşüdüğü zaman sıcak evine sığınacak olanlar için manzaraydı.

İçinden geçtiğimiz orman yerini evlere bırakmaya başladığında şehrin telaşlı havası sardı etrafımızı. Koşuşturmaca, kalabalık, uzun zamandır yalnız kaldığım hayattan beni çekip çıkartmak ister gibiydi. Dükkanlara girip çıkanlar, alışveriş yapanlar, seyyar satıcıların önünde kestane almak isteyenler, kafede sıcak çayını yudumlayanlar, arkadaşını görenler, köpeğini gezdirenler, okula giden öğrenciler, bebek arabasında battaniyeye sarılmış bebekler, işe gidenler, park halindeki arabanın üstünde uyuyan kediler, yem arayan kuşlar ve daha niceleri... Hayat tüm neşesiyle, hüznüyle devam ediyordu. Biz bırakmak istesek bile o bizi bırakmaya niyetli değildi.

Yolumuz küçük bir restoranda sona erdiğinde arabadan inip içeriye girdik. Baybars'ın seçtiği masaya oturduğumuzda yan masamıza oturanlar Selin ve Kemal abiydi. Bizi dinlemiyor, kendi aralarında sohbet ediyormuş gibi görünseler de bir kulaklarının bizde, bir gözlerinin de herhangi bir tehlikeye karşı etrafta olduğundan emindim. Sabahın ilerleyen saatleri olması nedeniyle bizden başka kahvaltı yapan bir çift daha vardı. Dışarının gürültüsünü kesen kalın camlar, içeride hafif bir müziğin bize eşlik etmesini sağlıyordu. Baybars'ın siparişiyle gelen kahvaltıya başladığımda uzun zamandır doğru düzgün bir kahvaltı bile yapmadığımı fark ettim.

"Bu menemen bitecek, bu peynir de, bak bu zeytinler de senin." Baybars tabağımı yiyecekle doldururken zar zor engel oldum. "Yeter Baybars, annem gibi sen de başlama lütfen." Ceylin'in ispiyonlaması yüzünden üvey annem her gün arayıp doğru düzgün beslenmem ve uyumam için baskı yapıyordu. Başıma gelenleri bir bilse asıl yemeden içmeden kesilecek olan annem olurdu.

"Nasıl birisi?" Baybars'ın sorusuyla ona baktım. Gözleri yoldan geçen arabalardaydı, bana bakmıyordu. Annemi kast ettiğini anladım. Onun ailesi hakkında çok fazla bilgim yoktu, Aybars dışında.

"Annem vefat ettikten sonra babamın evlendiği..." Cümlemi tamamlayamadım. Evdeki en ufak bir seste, dağınıklıkta bana kızdığı, dövmek için bahane aradığı, anne demeye zorlandığım günleri unutamıyordum. Boğazımı temizleyip duymak istediği şeyleri söyledim. "Anneydi işte, bilirsin, her anne gibi yemek yapan, evi çekip çeviren, çocuklarıyla ilgilenen, arada kızıp terbiye etmeye çalışan bir anne. Yaşlandı artık, babamı kaybettikten sonra eskisinden daha fazla arıyor, kendince endişe ediyor. Yalnız kalmak onu çok sarstı, eskisinden de çok konuşmaya başladı." İçten içe bunları söylediğim için kendime kızdım ama annem gözümün önüne gelince söyleyecek başka bir şey de bulamadım. Babam ölünce gelen bir pişmanlık yaşamıştı. Geçmişe dair günahlarını affettirmek ister gibi benimle yakınlaşmaya çalışmış, aramızı iyi tutmaya çalışmıştı.

REST +18Where stories live. Discover now