14. İsis Kim?

561 40 42
                                    

Bu bölümü NormalPerson_66 ya ithaf ediyorum önceki bölümlerde yorum yaptığı için

Şarkı bölüm içinde geçiyor 💙

Keyifli okumalar

Beyaz saten elbisenin içindeki kadın, dirseğinin üzerine kadar uzanan beyaz eldivenleriyle tuttuğu hançeri sımsıkı kavramıştı. Siyah granit zemini aydınlatan beyaz ışıkların gücü kadının gücünün yanında hiçti. Koridor boyunca güç hakim, ölüm hakimdi. Kadının beyaz topuklu ayakkabılarıyla attığı her adım koridorda yankılanırken, kulaklarında yankılanan intikamdı. Beyaz elbisesinin yerde sürünen kuyruğuna kan bulaşmış, kızıllık gittikçe veba gibi yayılıyordu. Bacaklarına sıçramış kan damlacıkları aşağı doğru süzüldükçe kuruyorlardı. Koridorun sonuna ulaşan kadın büyük salonun kapısını açtığında karşısındaki adam elinde çiçeklerle onu bekliyordu. Yüzündeki gülümseme, kadının elindeki hançeri görünce yavaş yavaş soldu. Bir şey söylemek için bir kaç kere ağzını açıp kapattı. Şaşkınlık içinde kadının kendisine doğru attığı adımlara bakıyordu. İhanete uğramıştı, yanılmıştı, kandırılmıştı. Bedeni şaşkınlığın verdiği şokun içinden sıyrılırken gözünün önüne öfke set çekiyordu. Geri geri gitmek yerine elindeki çiçekleri yere fırlatıp kadının üzerine doğru yürümeye başladı. Siyah smokininin papyonundan bir çırpıda kurtulup üzerindeki ceketi en yakındaki koltuğun üzerine fırlattı. Kadının gözlerinden çıkan alevler onu yakamazdı ancak beraber yanarlardı. Kadın yüzündeki gülümsemeye engel olamıyordu. Az kalmıştı, bitecekti. Aralarında bir adım kala hançeri saplamak için elini kaldırdı, adamın tam kalbine sapladı. Bembeyaz gömlek, kadının gelinliği gibi kızıl kanla lekeleniyordu. Gözünden bir damla yaş düşen adamın iri bedeni dizlerinin üzerine düştü. Eli, tutmak ister gibi kadına uzanmış ama ulaşamamıştı. Adamın yüzündeki öfke yerini ölümün soğukluğuna bıraktığında yüzü anlamlanmaya başladı kadın için. Yabancı olan adamın yüzü gittikçe tanıdık hale geliyordu. Kadın bir iki adım geriye doğru sendeledi. Bunu beklemiyordu. Adımları odada geriye doğru giderken gözleri odadaki aynaya takıldı....

"Aslı!"
Kulaklarımda yankılanan ismimle birlikte sıçradım. Gözlerimi panikle açtığımda çığlık atıyor, etrafıma bakınıyor, o kadından kaçmak istiyordum. Yanağıma dokunan elleri çığlık çığlığa ittirdim. Baybars endişeyle bana bakıyordu. Ellerini kaldırıp "sakin ol, sorun yok, rüya gördün, sadece bir rüyaydı" diyordu. Ellerini yavaşça indirip kapının kenarından bir su alıp içmem için bana uzattı.

"Teşekkür ederim." Terden vıcık vıcıktım, kokuyordum. Rüyamda kim bilir ne kadar çığlık atmıştım. Arabasında uyuya kalmıştım, bir de üşümeyeyim diye üzerime kendi montunu örtmüştü.Utançtan yüzüm yanıyordu. Suyu bir çırpıda içip bitirdim. Bedenim çölde susuz kalmış gibiydi. Yüzümü ovuşturup kendime gelmeye çalıştım." Özür dilerim." Yüzüne bakamıyordum. Gözlerimi elimdeki boş şişeye dikmiştim.

"Kötü bir rüyaydı, zor zamanlardan geçiyorsun etkilenmen normal."
Haklıydı, zor zamanlardan geçiyordum. Böyle kabuslar görmem normaldi. Kötü yorumlamak istemiyordum. "Hadi artık açlıktan ölüyorum. Saatlerdir uyanmanı bekliyorum. Çorba sever misin? Hasta olacak gibisin, burası harika tavuk suyu çorba yapar. Beğeneceksin."
Arabadan inip kapımı açmak için geldiğinde üzerimdeki montu arkaya koydum. Pantolonum ve saçlarım kurumuştu. Dışarıda güneş batmaya başlamış, akşam olmak üzereydi. Kaç saattir uyuyordum kim bilir! Dışarıya çıktığımda bedenimin dinlenmiş olduğunu fark ettim.

Yol üstünde bir esnaf lokantasıydı. Çoluk çocuk, yolculuk yapan, buradan yolu geçen herkes sanki buraya gelmiş gibi tıklım tıklımdı. Bize gösterdikleri yere geçip oturduğumuzda burnuma dolan kokularla karnım guruldadı. Önümüze koyulan sıcacık çorbaların hala dumanı tütüyordu. Yavaş yavaş aldığım lokmalar dilimi yakarken açlığıma engel olamıyordum. Karşımdaki adam çelikten bir boğazı varmış gibi tabağını yarılamıştı bile.

REST +18Where stories live. Discover now