19. Baybars Mı?

414 34 52
                                    

Bu bölümü  biinokurbiryazarr ithaf ediyorum. Önceki bölümlerde olayları tahmin ettiği için 👏🏻

Keyifli okumalar

"Gassal'ın odası ileride sağdaki şu kapı." Arkamdan Baybars bağırdığında göz ucuyla işaret ettiği kapıya ve bir de ona baktım. Üzerinde sadece pantolonuyla duruyor, parmağını uzatmış bana kapıyı gösteriyordu. Sonradan Nazlı'nın olay çıkarmasını istememiş olacak ki işi garantiye alıp beni kendi odasından uzak tutuyordu. Akıllı adam.

Dediği odaya girip kapıyı arkamdan kapattım. Başka boş oda var mı diye akşam yemeğinden sonra bakacaktım. Belki o zamana kadar Poyraz dönmüş olurdu da bana bir oda verirdi.

Girdiğim odaya şöyle bir bakıp göz gezdirdim. Bitli ve pis olduğu iddia edilen bir adam için oldukça temiz bir odaydı ancak eşyalar yerli yerinde duruyor diyemezdim. Dağınıktı. Her yerde kablolar vardı. Şarj aletleri, üçlü prizler, uzatma kablolarının farklı farklı çeşitleri, alet çantası, bir alet çantası daha... Adam gassal değil elektrikçi yamağı sanki. Masasının üzerinde tepsi koyacak yer yoktu. Yatağa oturayım desem bit mevzusu yüzünden cesaret de edemiyordum. Çarşafların değiştirilmesi gerektiğini söylemem lazımdı. Çalışma masasının üzerindeki kabloları alıp masanın yanındaki çekmeceyi açtım. Kabloları oraya koymak isterken küçük bir hazine keşfettim. Çekmecenin içinde bana ait bir sürü eşya vardı ve bunların hepsi son bir kaç ayda kaybettiğim eşyalardı. Tokalarım, rujum, göz kalemim, atkım, gömleğimin kopan düğmesini bile nasıl bulmuştu hayret! Ve anahtarım. Bu anahtarı bulduğunu söylese ölür müydü acaba? Kaybettim diye çilingir çağırmak zorunda kalmıştım. Adam benimle karşılaşmamak için tüm bunları vermemişti bile. Umarım benimle karşılaşmamak içindir, takıntılı bir tip olduğundan saklamış değildir, değil mi? Elimdekileri çekmeceye bırakıp kapattım. Diğer dolapları açtığımda her şey normaldi. Kıyafetlerinden bazıları ütüsüz bir halde asılmış olsa da kendince bir düzeni vardı. Dağınık yatağı ve kabloları saymazsak, dağınık bir adam değildi. Temiz kokan odadan aslında bitli birisi de olmadığını düşünüyordum. Dolaplarda gözlük kabına da rastlamamıştım. İleri derecede gözlük kullanan birisinin odasında mutlaka gözlükle ilgili bir şey olurdu. İşitme cihazına dair bir şey de yoktu. Karşımdaki hiç bir sağlık sıkıntısı olmayan bir adamdı. Baybars benimle dalga geçmişti. O gün o yüzden gülüyor olmalıydı.

Masaya oturup tatlımı yedim, çayımı içtim. İyi gelmişti. Odada vakit geçirmem için kitap bile yoktu. Pencerenin önüne sandalyeyi çekip dışarı baktım. Leyla ve Baybars dışarıda bir şey konuşuyorlardı. Ne ara dışarı çıkmıştı bu adam anlamıyordum. Her yerde dikenli ot gibi bitiveriyordu. Leyla'nın elindeki tabletten bir şeyler okuyup bahçede bir yerleri gösteriyorlardı. Neden bu evde yaşadıklarını artık anlıyordum. Evin satışı, sahipleri vs. hepsi numaraydı, yalandı. Belki de beni ve Ceylin'i buraya çekebilmek için yapılmış bir oyundu hepsi, kim bilir...

Baybars başını kaldırıp baktığında göz göze geldik. Dudakları kıvrıldı. Dişlerini göstererek gülümsedi. Leyla'ysa bana bakıp elini salladı gülümseyerek. Çekinerek de olsa ben de elimi sallayarak karşılık verdim.

Öğle vakti olmuş ama güneş ortalıkta görünmüyordu. Gökyüzünden süzülerek inmeye başlayan pamuk parçalarına gülümseyerek baktım. Kar yağıyordu. Yavaş yavaş, hiç acele etmeden yeryüzüne konuyordu kar taneleri. Her bir tane bir diğerinden farklı, özene bezene işlenmiş danteller gibi. Yeryüzünün duvağı, gelinliği...

Gelinlik... Hayaller deryasına dalmama neden oldu kar taneleri, içimi ısıtan gülümsemem bir anda buz kesti. Bana rüyamı hatırlattı. Kabusumu, bazı geceler tekrar tekrar gördüğüm kabusu... Beyaz saten kumaştan dikilmiş gelinliğini giyen kadın ve eldivenli elinde tuttuğu hançeri, eteğindeki kan, hançeri sağladığı siyah smokin giymiş damat...

REST +18Where stories live. Discover now