5. Katil

2.9K 142 46
                                    

Bu bölümü asilaaaa88 ithaf ediyorum.

Keyifli okumalar

Geçmişi unutmuş, geleceğin kaygısıyla dolmuş bir avuç insandık. Yarının getireceklerini bilmeden bugünü yaşamak için mücadele ediyorduk. Sessiz sessiz yaklaşan fırtınalara tutulduğumuzdaysa kader deyip küsüyorduk. Hatalarımızın bedeliniyse masumlara ödetiyorduk...

Soğuk... Her hücreme işlemiş, derimin altında sinsice gezen bir soğuk, bedenimi tir tir titriyordu. Düz bir zeminde uzanmış, hafif sarsıntılar hissediyordum. Başımda inanılmaz bir ağrı, gözlerimi açmamam için yalvarıyordu. Kulaklarıma dolup taşan ses tanıdıktı. Uyanmamı söylüyor, ağlıyordu. Yanaklarımı ve saçlarımı okşayan eller tanıdıktı, karşılıksız şefkatini sunuyordu.

Gözlerimi kırpıştırarak zorlukla açtığımda beyaz tavan beni karşıladı. Yanaklarımdaki eller başımı kaldırıp doğrulup oturmama yardımcı oldu.
"Aslı, beni duyuyor musun? İyi misin? Oh şükürler olsun! Beni çok korkuttun seni aptal!"
Az önce şefkatle yanaklarımı okşayan eller bu sefer tokat atmıştı. Başım hızla yana döndüğünde, yanağımda tokatın sızısı ve izi kaldı. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Gözleri ağlamaktan kızarmış ve şişmişti. Makyajı akmış, tüm yüzüne dağılmış; dudaklarının üzerinde ve yanaklarında ağlamaktan dolayı akan sümüğünün kurumuş izleri vardı.

"Ne tokat atıyorsun ya? Ne oldu sana? Ne diye bu kadar ağladın? Niye yerdeyim ben? Bayıldım mı? Çok iğrenç görünüyorsun gidip elini yüzünü yıka lütfen." O bu haldeyken yüzüne bakamıyordum ki! Kızarmış gözlerini iri iri açıp baktı. Ellerini başımın iki yanına koyup göz göze gelmemizi sağladı.
"Az önce Turgut beyi öldürdün ve bana yüzümdeki akmış makyajdan mı bahsediyorsun?"
Ve sümükten...

Az önce Turgut Beyi öldürdün! Ses, yumruk gibi suratımın ortasında patladığında, yüzüm şaşkınlık ve endişeyle çarpıldı.
Bir dakika, ne?
"Ne öldürmesi? Ne anlatıyorsun sen?"
Ayağa kalkıp hızla etrafıma baktım. Yerde kan vardı; benim elbiseme bile sıçrayan kan, ellerime bulanan kan, elimdeki hançere bulanmış kan... Korkuyla elimdeki hançeri odanın bir köşesine fırlattım. Ellerimi başımın arasına alıp geri geri gitmeye başladım.

"Ben yapmış olamam, hayır hayır hayır! Ben değildim. Komplo bu, evet, bu bir komplo! Birisi bana bu tuzağı kurdu. Ben yapmadım."
Yerdeki kanlara bakarak geri geri gidiyordum. Tırnaklarım saç derime saplanmış, saçlarımı yolmak üzereydim. Ben yapmış olamazdım. Ben katil olamazdım.

Ceylin'in yanına gidip ellerini tuttum. Bana inansın istiyordum.
" Ben kimseyi incitmem ki, ben kimseye zarar vermedim. Ceylin, sen de biliyorsun. Ben kimseyi öldür- öldüremem. Ben katil değilim."
Ceylin'in gözlerine bakıyordum, evet sen yapmazsın desin istiyordum ancak susup gözlerini benden kaçırıyordu. Yavaşça ellerini benden çekip bir adım uzaklaştığında gözlerindeki düşüşümü görebiliyordum.

Dizlerim titremeye başladığında yere oturdum. Ellerimi başımın arasına alıp ileri geri sallanmaya başladım.
"Ben katil değilim, ben yapmadım. Ben katil değilim, ben yapmadım. Ben katil değil-"

"Yeter! Kendine gel. Turgut Beyi öldürdün, bunu inkar edemezsin. Şimdi ayağa kalk ve ifadeni ver."
Gelen Mary McCartney'di. Saçlarını geriye doğru savurup kollarını göğsünde kavuşturdu. Bana üstten üstten attığı bakışları sinirimi bozuyor, kendimi gerçekten de suçlu gibi hissetmeme neden oluyordu.
" Ayağa kaldırın"

Yanıma iki tane kadın gelip koluma girdiler. Beni zorla sürükleyerek götürmeye başladıklarında kurtulmak için çırpındım ama nafile. Ayaklarımı yere sabitlemeye çalışsam, bağırsam da kimse durmadı, durdurmadı. Önünden geçtiğim herkesin yüzünde donuk bir ifade vardı. Koridor, bir anda yabancı yüzlerle dolup taşmıştı. Aşağı kata indiğimizde büyük salona girdik. Peşimizden üç kişi daha girdi. Biri o gece çarpıştığım adam, diğer ikisiniyse ilk defa görüyordum. Bakışları tanıdık ancak bir o kadar da yabancıydı. Nereden tanıdığımı hatırlayamıyordum.

REST +18Where stories live. Discover now