1. BÖLÜM: ZITLIKLARIN UYUMU

115 11 5
                                    

Öncelikle hoş geldiniz...
Başlama tarihi:

Sizdeki üç şeyi görebilen insanlara güvenin:
Gülüşünüzün ardındaki kederi,
Öfkenizin ardındaki sevgiyi,
Sessizliğinizin ardındaki nedeni.
-T.S. Eliot

Keyifli okumalar!

Duman – "Senden Daha Güzel"

Bazı sabahların güneşi yeterince parlak değil, bazı gecelerin sonu hiç olmayacakmış gibi ve ben hayaletler tarafından yarım bırakılmışım.

Pencereden dışarıyı izlerken sanki birini bekliyormuşum gibi görünüyordu ancak ben yalnızca dalgındım; okuduğum kitapları yarısında bırakmışçasına bir bilinmezlik, şarkıları nakaratına varmadan durdurmuşçasına bir boşluktu bu bendeki. Eksik veya yanlış olan bir şeyler vardı. Sonuna nokta koymam gereken yerde virgül koyup yola devam etmek adına kendimi zorlarken virgül koymam gereken yerde nokta koyup tüm heveslerimi kursağımda bırakıyordum.

Yanlış insanlarla tanışmış, yanlış sokaklardan geçmiş, yanlış kararlar almış, sanırım yanlış yüzyıla doğmuştum.

Karnıma çektiğim bacaklarımı koltuktan aşağı sallandırdım ve başımı iki yana sallayarak silkelendim. Sallantılı ruh halim, gri gökyüzüne uygun olabilirdi lakin odaya hareketli bir şarkı söyleyerek giren biricik kuzenime uygun değildi. Kapıyı çarparak açıp işaret parmağını bana doğru uzattı, diğer elinde mikrofon niyetiyle tuttuğu bir kepçe vardı. "Kimseyi görmedim ben, senden daha güzel!"

Gülsem de göz devirmeyi ihmal etmedim. "Havaya baksana, senin müzik aşkın yüzünden sıçana döneceğiz galiba."

Ayağıyla ritim tutup başını salladı. "Kimseyi tanımadım ben, senden daha özel!"

"Yaz günü hasta olmasak iyi."

"Kimselere de bakmadım aklımdan geçen." Yatağa atlayıp dizlerinin üzerinde durdu, muhatabı kesinlikle ben değildim. "Kimseyi tanımadım ben, senden daha güzel..."

"Ya kime diyorum ben!"

Omuzlarını düşürüp yatağa çöktü, baygın bakışlarını yüzüme çevirmişti. "Burada sana tüm içten duygularımla serenat yapıyorum, biraz adının hakkını mı versen?"

"Gelmeyi kabul ettim işte Sude, serenat yapmana gerek yok."

Ellerini birbirine çarptı, yalandan bir sinirle, "Al, tüm enerjimi, hevesimi al; sömür, kurut içimdeki yaşama sevincini," dedi. "Sana zaten bir teklif sunduğumu hatırlamıyorum, tabii ki de beraber o konsere gideceğiz!"

"Bu kadar heyecan yaparsan kesin bir aksilik çıkacak o yüzden kalan sevincini akşam tepinmeye sakla."

Bir an duraksayıp, "Doğru diyorsun aslında," diye mırıldandı. Onu nereden vuracağımı çok iyi biliyordum. Nihayetinde başımı döndürmeyi bırakıp dizlerinin üzerine oturmuştu. "Bir şeyi ne kadar çok isteyip enerjisini sıkıştırırsan senden gider, hiç istemezsen dönüp dolaşıp yine seni bulur." Hava verip hafifçe şişirdiği yanağına kepçeyle ritmik bir şekilde vurmaya başladı. "Acaba ne gelecek başımıza?"

"Ben oyumu sırılsıklam olmuş halde söverek eve gelmekten yana kullanıyorum."

"Yaz yağmurundan ne olacak, eriyecek halin yok! Bence önümüze sadece popüler olan birkaç şarkıyı bilip fan taklidi yapan, aptal dans figürleriyle hem sinirimizi bozacak hem de görüş alanımızın içine edecek biri oturacak."

BİR BAL'MIŞ BİR YOKMUŞOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz