Boşanmak İstiyorum

Start from the beginning
                                    

...

"Bebeğim nerede diyorum sana?!"

Jungkook, bebeğimizin defnedildiğini öğrenir öğrenmez deliye dönmüştü. İki gün geçmişti ve hala hastanedeydik. Yaraları iyileşmemişti. Ona söylemek için biraz beklemek zorunda kalmıştık. Yeni bir ameliyatı daha bünyesi kaldırmazdı. Onu korumak istemiştim ama o bana öfkeyle bakıp, bağırıyordu.

"Taehyung konuş bebeğime ne yaptınız?!"

"Güzelim bebeğimizin defnedi-"

"Sus! Ölmedi o!"

"Jungkook yapma böyle nolur. Taeyang için Alice için güçlü olmak zorundasın. Lütfen..."

"Seni asla affetmeyeceğim alfa! Çık odadan seni görmek istemiyorum. Oğlumu bir kez olsun öpüp koklayamadım. Onu benden habersiz defnettiniz! Bizi bu duruma sen düşürdün. Git!"

"Jungkook-"

"Git! Git buradan!"

Bana düşmanına bakarmış gibi bakıyordu. Gözlerinde öfke ve nefret vardı. Bunu hakedecek bir şey yapmamıştım. Ben de acı çekiyordum. Birbirimize sığınıp teselli olmamız gerekirken beni kendinden uzaklaştırıyordu. Dağılmıştık, ilk darbede yıkılmış hissediyordum. Kurdum acı çekiyordu. O bana nefretle baktıkça ölüyormuş gibi hissediyordum.

...

Bir ay sonra..

"Oğlum iyi misin?"

"İyiyim anne. Hazırlanıyorum, oğlumu görmeye gideceğim."

"Ben de geleyim ister misin?"

"Hayır, Jungkook'u kızdırmak istemiyorum. Seni görmek istemiyor. Zaten beni de görmek istemiyor ya neyse."

Ceketimi de alarak annemin evinden çıkıp arabama bindim. Bir süredir burada kalıyordum. Jungkook beni affetmiyordu, beni suçlamaktan vazgeçmiyordu. Onu her gördüğümde nefret dolu bakışlarını görmek beni kahrediyordu.

Evimizin önüne geldiğimde onların varlığını hisseden kurdum ayaklanmıştı. Kurdum sanki yavaşça ölüyordu. Onlardan uzak kaldıkça kurdum sessizleşmişti. Onu hissetmekte zorlanıyordum çoğu zaman.

Kapıyı çaldım. Hizmetli tarafından karşılanmıştım. Jungkook beni karşılamak istemiyordu. Bebeğimin odasına çıkarken beni Alice karşıladı. "Babacım, hoş geldin." diyerek kollarını bana doladı. Saçlarını sevdim. Kalbim sızlarken ona gülümsedim. "Güzel kızım, nasılsın bakalım?"

"Baba artık işlerin bitmedi mi? Ne olur bitsin artık. Seni çok özlüyorum."

"Bende seni çok özledim. Yakında döneceğim prensesim üzülme."

Elimi tutup beni kardeşinin odasına götürdü. Küçük yatağında yatan oğlumu gördüğümde geldiğimi anlamış gibi gözlerini açtı ve gülümsediğinde yanağında oluşan gamzelerini görmek gözlerimin dolmasına sebep oldu. Ne kadar bana benzesede Jungkook'un gamzelerini almıştı. Omega mı çok özlemiştim, onsuzluğa dayanamıyordum.

"Oğlum, ben geldim." dedim. Kucağıma aldım yavaşça. Çok çabuk büyüyordu. Tombul yanaklarını , uzun kahverengi saçlarını sevdim. "Kocaman olmuşsun, baban sana çok iyi bakmış." dedim. Boğazımda bir yumru oluştu.

"Annemi çağırdım ama gelmedi. İşi varmış. Hemen gidecek misin baba? Gitme bugün burada kal ne olur. Taeyang çok ağlıyor, annem hiç uyumuyor. Bazen geceleri uyanıp kalkıyorum. Annem Taeyang'a sarılıp ağlıyor. Biliyor musun annem eskiden hiç ağlamazdı baba. Sanırım Junghun melek oldu diye ağlıyor. Keşke kardeşim de burada olsaydı. Ama melek oldu o değil mi? "

My Omega - taekookWhere stories live. Discover now