⋆6⋆

23 4 15
                                    

Sınıftan çıktığımda yolumun üstünde Pansy'i gördüm. Onunla gerçekten anlaşamıyordum, geçen sene iyi anlaşıyorduk ama sonra bir anda benden uzaklaşmaya başladı. Nedenini anlamıyordum. Yanıma geldi ve konuşmaya başladı.

"Hey Max! Cesetle işler nasıl ha? Temizleyebildin mi?"
Bunu gülerek söylemişti. Dalga geçiyordu.

"Hey söylesene yoksa ölü birisinden mi hoşlanıyorsun?"
Kıkırdadı

"Ah ne kadar acıklı daha üniformanı çıkarmamışsın bile, nasıl rahat ediyor-"
Aniden sustu ve yüzünü ekşiterek benden uzaklaştı.

"İğrenç! Ceset gibi kokuyorsun! Hey! Söylesene yoksa sevdiceğinin mezarını mı kazdın!"
Yanındaki kızlarla birlikte gülüşmeye başladılar.
Bunu bağırarak söylediği için neredeyse koridordaki herkes duydu. Theodore'da Mattheo ile cam kenarında sigara içiyorlardı ve Pansy'nin dediğini duydular.

Herkes şaşkın ve iğrenir gözlerle bana bakıyordu.

Theodore ve Mattheo hariç.

Onları dinlemeden direkt oradan uzaklaştım ve odama gidip kapıyı kilitledim.

Neden onların dediklerini düşünüyordum ki? Bu sadece beni rahatsız ediyor. Onlar bana bunları derken rahatsızlık duymuyorlardı.

Daha sonra üstümü değiştirdim ve duş aldım. Profesör Snape bir dersinde ceset kokuları üste sinerse bir daha çıkarmak kolay olmaz demişti gerçekten doğruymuş, ama umarım birkaç yıkamaya güzel kokarım.

Saçlarımı kuruttum ve masama oturdum. Tekrar dağılmıştı, ama bugünün yorgunluğu üstümden kalkmamıştı. O yorgunlukla kafamı masama koydum ve uyuya kaldım.

Uyandığımda saat akşam 08.13 olmuştu belimin tutulacağını hissettiğim için masada uyumadan direkt yatağıma yatmıştım. Şuan iyice dinlenmiş hissediyordum. Yarın sorunlu bir sınavım vardı. Profesör Snape'in sınavlarından. Korkmuyor değilim ama gerçekten bu adamdan artık bıktım. Çalışasım gelmiyor, fazlada çalışmadım şahsen.

Yatağımdan kalkıp koridora çıktım; çok sessiz ve ıssızdı, koridorda biraz gezindikten sonra mutfağa girdim ve bir yeşil elma cepledim.
Sonra mutfaktan çıkıp Astronomi Kulesi'ne gittim.

Theodore bu sefer orada değildi bu yüzden mutluydum.
En azından ceset kokumu koklamayacaktı.

Korkuluklara yaslanıp ceplediğim elmayı yemeye başladım. Ta ki omzumda bir el hissedene kadar.

Korkudan aniden sıçradım ve ısırdığım elma kuleden aşağı düştü, çaresizce düşüşünü izledim ve arkamı döndüğümde elinde bir kutu tutan Theodore ile karşılaştım.

"Theodore?"

"Efendim?"

"Ne yapıyorsun?"

"Ne yapıyorum?"

Anlamsızca ve sessizce iki dakika boyunca bakıştık ve bir anda konuşmaya başladım.

"Seni aptal! Elmamı düşürdün!"

"Hey! ben yapmadım!"

"Senin yüzünden düştü!"

Arkamı döndüm ve aşağı baktım.

"Özür dilerim."

"Önemli değil, unuttum gitti, mutfaktan yenisini alırım."

Deyip direkt kapıya yöneldim. Onun benim ceset kokumu sezmesini istemiyordum.

"Rahatsız olmuyorum."

"Neyden?"

"Ceset gibi kokuyorsun, biliyorum. Bu beni rahatsız etmiyor."
Yüzüme yüzüme vurmasaydın keşke.

𝐒𝐭𝐨𝐫𝐲 𝐨𝐟 𝐌𝐚𝐱 𝐓𝐡𝐨𝐦𝐩𝐬𝐨𝐧 || 𝑯𝑷⋆𝑭𝒂𝒏𝒇𝒊𝒄𝒕𝒊𝒐𝒏          Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin