20 | Seninle Olmak

4.8K 260 287
                                    

Sonunda selamm! Çok kısa bir şey söylemek istiyorum çünkü bir teşekkürüm var. Finallerime çalışmaktan tek kelime yazamadığım, yok yapamayacağım diyerek depresyona girdiğim süreçte tüm nazımı çekip dünyanın en komik sahnesini yazan, yazmam için beni cesaretlendiren en yakın arkadaşım artemisguncesi 'ne sahip olduğum için çok şanslıyım. İyi ki varsın canımın içi, muhteşem bir mahalle kurgusu yazıyor bu arada o da, okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Bölüm çok uzun, şimdiden iyi okumalar. Bütün yorumları okuyorum lütfen bol bol yorum bırakmayı unutmayın.

Sizi seviyorum.

Dün gece.
-Gizem Selimer.

Gözlerim kalabalık masada gezinirken herkesin kendi arasında çevirdiği sohbetin bir kısmını duyabildiğimi fark ettim. Masanın en solunda Ezgi'yi görüyordum, elindeki Cosmopolitan'ı öyle özensizce tutuyordu ki muhtemelen ben şimdiye dek üç kez üstündeki beyaz elbiseye dökmüştüm. Bunu ona hep söylüyordum ama beyaz kesinlikle onun rengiydi. Esmer teniyle, dalgalı ve gür koyu kahverengi saçlarıyla yakaladığı uyum onu bu gece de inanılmaz güzel gösteriyordu. Kahkaha atmasıyla ben de istemsizce gülümsedim.

Koray'layken mutlu görünüyordu. En kötü zamanlarında, en depresif, en yorgun olduğu anlarında yanında olmuş biri olarak bunu fark etmemem imkansız olurdu. Mutluluk üzerinde her şeyden daha güzel duruyordu.

Koray'ın bahsettiği konunun lise yılları olduğunu duyabiliyordum ve gerçekten yaşarken de o kadar komik miydi yoksa Ezgi'ye anlattığı için mi bu kadar hevesli anlatıyordu emin değildim. Onun da üstünde siyah bir gömlek ve siyah bir pantolon vardı. Sağ eliyle sürekli masaya vurup ritim tutturduğu için gümüş rengi saatinin masaya her çarpışında çıkarttığı sese artık alışmıştım ve en azından sürekli parasını düşünüp içim acımıyordu.

Koray'ın uzanıp Ezgi'nin saçını düzeltmesiyle yüzümdeki tebessüm büyüdü. Çok yakıştıklarının zaten bilincindeydim ama ilk kez alıcı gözle bakmışım gibi, uyumları karşısında gözlerim kamaşmıştı.

Gözlerimi onların karşısında oturan Bigem ve Baran'a dikmem için bedenimi biraz sağa çevirmem gerekti. Bigem'in de neşeli bir sesle Ayvalık'ı anlattığını duyabiliyordum, sesi orayı ne zaman anlatsa böyle tatlı çıkardı zaten. Ama onları göremeden, hemen yanımda oturan ela gözlü bir duvarla karşılaştım.

Koca kafasını önümden çekmesini işaret etmek için onu bakışlarımla rahatsız etmeye çalıştım ama benden tarafa bakmadı. Surat asarak önüme döndüğümde bu kez gözlerini telefonundan çektiğini görebiliyordum.

Ama ben de en az onun kadar inattım.

Sinirli bir yapım olduğunu biliyordum ama genelde insanları öldürmek istemezdim. Yani en azından, insanların %70'ine böyle şeyler hissetmezdim. Açıkçası şu an bok var gibi yanımda oturması bile migrenimi azdırıyordu.

Bu kez hiç abartmadığımı düşünüyordum.

Çünkü Çağan, aralıksız yarım saattir Atakan ne zaman benimle konuşmaya çalışsa saçma sapan bir muhabbet açıp engellemeye uğraşıyordu. Benimle ilgili bir problemi olduğuna ve sadece boş yapmadığına artık emindim çünkü saniyeler önce Atakan Instagram hesabımı istediğinde "Baksana," diyerek telefonunu uzatmıştı ona. "Sence Çarşambaspor-Perşembespor derbisi kaç kaç biter? Çok önemli maç oğlum bu, yorumlasana biraz."

Üçlü SavunmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin