Giriş

12K 512 185
                                    



Biraz Beşiktaş diyeceğiz, buraya başladığınız tarihi bırakırsanız çok sevinirim.

giriş.

"Aşka inanmayanlara seni anlattım."

2012
10 yıl önce.

10 yaşına gireli sadece birkaç ay olmuş çocuklar, bazen olur olmadık zamanlarda yaramazlık yaparlar.

Bigem birçok açıdan hiç de yaramaz bir çocuk değildi ama bazen, annesi ona çikolatayı yasakladığı için böyle şeyler yapabiliyordu.

Ondan saklanan abur cubur stoğuna uzanmak için üzerine çıktığı sandalyeden sessizce indi ve panduflarını çıkartıp eline aldı. Mutfaktan çıkmadan önce gofretin ambalajını olabildiğince sessiz yırttı, salonun önünden geçerken annesi görmesin diye arkasına sakladı. Attığı en sessiz adımlardı ve artık bu konuda uzmandı.

"Bugün Bigem'in öğretmeni aradı." İşte bunu duyduğunda aniden durdu ve nefesini tuttu. "Hiç arkadaşı olmadığını, kimseyle konuşmadığını söyledi. Normal hayatında nasıl diye sordu."

Normal hayattan kasıtın ne olduğunu anlayamayacak kadar küçüktü ama cevabın hiç arkadaşı olmadığı olduğunu biliyordu. Öğretmeninin bunu niye annesine söylediğine anlam veremedi. Ne olmuştu kimseyle konuşmuyorsa, diğer tüm söylediklerini yapıyor, sürekli kitap okuyordu ya?

"Sen ne dedin?" Babasından da 'ne olmuş yoksa' çıkışı beklerken bu sakinliği karşısında afalladı ve konuşulanları daha iyi duymak için sessiz bir adım daha attı. Televizyon açık olduğu için sesler birbirine karışıyordu.

"Ne diyeceğim Adem? Arkadaşlarımızın çocuklarıyla tanıştığında da öyle davranıyor, okul dışında da arkadaşı yok dedim."

'Off anne!' diye geçirdi içinden. Arkadaşımın çocuğu dediğin Eda daha geçen gün en sevdiğim kalemimi çaldı!

"O ne dedi?"

"Parka götürebilirsiniz, çocuk oyun alanlarına götürebilirsiniz ve yanında durup başka çocuklarla tanıştırarak sosyalleşmesini sağlayabilirsiniz dedi."

Babasına onu parka götürme ödevi vermek gerçekten iyi bir fikirdi. Öğretmeni çok akıllı bir kadındı ve onu seviyordu. Galiba annesini araması o kadar da kötü bir şey değildi.

"Bu hafta sonu İstanbul'a gideceğim ya, Bigem'i de maça götüreyim." Ne?

"Ne?" dedi annesi de onun gibi. O, iş için gittiği seyahatte Bigem'e göz kulak olamayacağını düşünerek şaşırmıştı ama bir saniye sonra, gerçekten de ne maçı olduğunu düşündü. Eşinin takım tuttuğunu biliyordu ama evlendiklerinden beri hiç maça gitmemişti ki.

Kapı eşiğinden babasının rahat bir tavırla omuz silktiğini görebiliyordu. "Onun yaşıtı çocuk olmuyor mu maçta, tanıştırırım işte."

"Adem kadının dediğinden bunu mu anladın? İstanbul'daki bir daha görmeyeceği arkadaşla sosyalleşse ne olacak?"

Bigem hayatında tek bir maç bile izlememişti ve maç dendiğinde aklına okuldaki ahmak çocukların her teneffüste sınıfa terli terli geri dönmesi ve kendileriyle övünüp durmaları geldiğinde bundan hiç hoşlanmadı. Öyle erkek saçmalığında ne yapacaktı ki o?

Üçlü SavunmaWhere stories live. Discover now