1

11.3K 512 253
                                    

Fice başlamadan önce okumanız gereken bir şey var.

Birkaç tane böyle yoruma denk geldiğim için bu uyarıyı yapmak zorundayım en baştan. Yazdığım şeyler size okuduğunuz diğer ficleri anımsatıyor olabilir, buna bir şey diyemem. Ama gelip de onu burada belirtmeniz saçmalık. Bu benim ficim ve burada yazılanların hepsi benim emeğim. Sizin bunu yapmanız, tamamen emeğime saygısızlık. Lütfen bazı kalıplarınızı yıkın. Buna bazı benim yazmadığım kurgularda da denk geldim ve inanın hiç hoş bir şey değil.

Bu uyarıya rağmen tekrar bu tarz yorum görürsem engellemek zorunda kalırım. Bu benim ficim ve yorum yapacaksanız 'bu' ficle alakalı olmalı.

Bu bölümü, Tanrısal bakış açısıyla yazdım. Olayların daha iyi kavranması için. Diğer bölüm Jungkook'un ağzıyla olacak.

Keyifli Okumalar!

&

Jungkook depoya adım attı.

Bunu gerçekten yapmak istemiyordu. Ama babası her zaman dediğim dedik, dik kafalı bir adamdı. Bu yüzden onun sözünü dinlemezse, hayatı ona dar edeceğini gayet iyi biliyordu.

Babasının bu zamana kadar yanlış bir şeyler yaptığının farkındaydı. Ona bunu sormuştu da zaten ama babası her zamanki gibi onu tersleyip bir şey dememişti. Bazen eve eli kesik ya da gömleği kanlı bir şekilde gelirdi. Jungkook korkar, geri çekilirdi en başlarda. Sonraları alışmıştı buna, hiçbir şey demiyordu.

Ta ki babasının onu bir anda işe sokmak istemesine kadar. Bu zamana kadar ondan hiç böyle bir şey istememişti, genelde hep hakaret ederdi oğluna. Eskiden şiddet uygulardı ama artık büyüdüğü için ona eskisi kadar sert davranamıyordu maalesef. Jungkook annesinin ölümünün ardından, okuma hevesini kaybetmişti. Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınava girmek istememişti.

Bu yüzden babasının onun çalışmasını istediğini düşünüyordu. Ama nasıl bir iş olduğunu da tahmin ettiğinden bunu istemiyordu.

Ayrıca o böyle şeylere alışık değildi, ne yapabilirdi ki zaten? Burada nasıl bir amacı olabilirdi? Babasına bunu da söylemişti elbet. Aldığı yanıt, 'getir götür işlerini yaparsın' olmuştu sadece. Getir götür? Oğluna layık gördüğü kelimeler bu kadardı işte.

Jungkook, titreyen ellerini saklamak için avucunun içinde hafifçe sıktı. Gözleri hızla etrafta tur attı, inceledi. Birkaç tane adam dip dibe duruyorlardı. Hepsi iri yarı ve ters bakışlıydı. Jungkook'a dik dik bakıyorlardı. İçerisi leş gibi kokuyordu doğrusu, Jungkook burnunu iğrenerek kaldırmak istedi ama kendini tuttu.

L şeklinde siyah bir koltuk ve bir masa vardı. İlerde tahta birkaç sandalye ve.....ve işkence aletleri?

Yutkundu ve hızla gözlerini kaçırdı. Lanet olsun, babasından nefret ediyordu. Her zaman da etmişti, hala da ediyordu.

Babasının ise hiç umurunda değildi bu, içeri girer girmez birkaç tane arkadaşına baş haraketi yapmış; selam vermişti. Ardından Jungkook'un omzuna elini atarak destek olmuştu. Onu gideceği yere doğru yönlendiriyordu. Tabiki oğluna karşı yumuşamıştı, oğlu bu iş için önemliydi. Yüklü miktarda para verilecekti kendisine. Aslında Jungkook'u kullanıp paranın hepsini kendine alacaktı. Sonuçta ona o bakıyordu.

Bu operasyon için, en uygun kişi oğluydu. Tabi parası da öyle.

Deponun koca girişini geçtikten sonra sağa saptılar, dar koridorda ilerlediler. Jungkook çıtını çıkarmıyor, babasına ayak uyduruyordu. Tabi nefret bakışlarını atmayı da ihtimal etmiyordu. Önlerinde bir kapı gördü, istemsizce olduğu yerde kasıldı. Kiminle görüşecekti? Ona ne olacaktı?

agent | taekookWhere stories live. Discover now