43.BÖLÜM

61K 1.7K 354
                                    

Beyaz kapı çift kanatlı olarak ardına dek açıktı.

Solumdaki yatakta elini yanağının altına alarak melekler gibi uyuyan Atakan'ı fark ettim. Alpaslan ve Melis, odayı daha karanlık kılmak adına çekilmiş storların önünde karşı karşıya konuşuyorlardı.

"Daha iyi olacak Alpaslan Bey, siz hiç merak etmeyin. Elimizden geleni yapıyoruz," diyen Melis de benden yana bakmasa da sadece gergin yüz ifadesinden anlıyordum ki benim kapının eşiğinden içeri adımlamasam da geldiğimi anlamıştı.

"Hiç şüphem yok..." derken Alpaslan Melis'e gülümsedi.

Gülümsedi. Gerçekten gülümsedi.

Onların konuşmaları devam etse de Alpaslan'ın Melis'e olan o gülümsemesinde yanağında peyda olan gamzeden sonra kulaklarım uğuldamaya başladı. Ellerimi yumruk bile yapamıyordum elim ayağım boşalmıştı çünkü. Onların konuşması devam ediyor ama ben bir uğultu kısık bir çığlıktan başka bir şey duymuyordum.

Alpaslan'ın gamzesi vardı...

Ve bunca vakit ben o gamzeyi görememiştim çünkü o gamze muhtemelen sahiden güldüğü vakitlerde ortaya çıkıyordu. Şu anda olduğu gibi... Bana yaptığı gibi imalı veya sinirle güldüğünde değil gerçekten güldüğünde yanağında beliren bir gamzesi vardı Alpaslan'ın.

O Melis'e gerçekten gülerken, ben onların yan tarafında,  yanağında beliren kıvrak ve tam yanağının ortasındaki o gamzeye gözlerimi dikmiş hayal kırıklığıyla bakıyordum.

Alpaslan'ın gülümsemesi sönmedikçe yüreğim daha çok yandı. Muhtemelen benim orada hâlâ dikili olmamı ikisi de yadırgamıştı ama yine de ikisi de dönüp hâlâ bana bakmıyordu.

Yaşadığım duygusal şokla istemeden de olsa geriye doğru yalpalayarak adım attım. Bu yalpalayan adımım bendeki anormalliği ortaya dökmüş olmalıydı ki bu yalpalamamla Alpaslan aniden bana döndü.

Gözlerime bir saniyeden fazla bakarsa her şeyi anlardı ve aklımı toplar toplamaz hemen yüzümü onlardan çevirip hızla odama ilerlemeye başladım. Hatta koşmayı bile düşündüm ama bu durumun anormalliğimi hepten gözler önüne sererdi. Hızla yatak odasının kapısını kapattığımda sürekli inip kalkan göğsüm nefes nefese olan hâlimi ele verecek gibi gözüküyordu.

Hırsla ve hızla makyaj masasına doğru ilerlemeye başladım. Titreyen elimi sabah sürdüğüm aşırı kırmızı ruja attığımda biraz olsun sakinleşmiştim.

"Hadi Alina..." dedim kendi kendime telkinlerde bulunarak. "Şimdi bu ruju dudaklarına sürmen lazım... Yani sakinleş Alina. Ruj sürmek el titremesini kabul etmez. Sakinleş... Hadi Alina. Ortada bir şey yok... Sakinleş," diye kendi kendime konuşurken bir anda telefonum çalmaya başladı.

Elime aldığımda Serenay'ın ismini görmemle daha derin ofladım. Hiç sırası değildi. Ya da belki tam sırasıydı kafam umarım aniden dağılırdı ki öyle de oldu.

"Alo?" dememle saniyesinde bombayı zaten patlattı.

"Alo Alina nerdesin kızım sen?! Dün beni ektin ama olanlardan acil haberinin olması lazım!"

"Neyden?" diye sordum kaşlarımı çatarken.

"Şahsuvarlar akşam basın açıklaması yapacak diye duyuldu sonra nedense iptal etmişler ama tüm herkes diyor ki Alpaslan Şahsuvar seninle evlenmiş! Ortalık fena kızım! Neredesin sen hiç mi haberin yok? Twittera filan da mı girmedin? Ablamınyolundan diye hashtag bile açmışlar sana ve tt olma yolunda ilerliyorsun. Git yalanla ya da gel bir şeyler yapalım kızım. Bu nedir yaa?" diyen Serenay'la birlikte telefonda tutuldum kaldım.

TOHUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin