3.BÖLÜM

87.5K 2.4K 377
                                    

Bir haftadır duvarları bile dökülen bir gecekonduda yaşıyordum.

Serenay altı kere kulüpte buluşmak için, Serkan üç kere sortieye gitmemiz için, Türkan Hanım da bir kere dernek toplantısı için aramıştı. Ama hiçbirinin aramasını açamamıştım.

Çünkü beş kuruş param yoktu.

Sadece telefonum vardı.

Şahsuvarların adamları market alışverişimi yapmış aç susuz kalmayacak şekilde kendilerince bir ayar çekmişlerdi.

Lakin beş kuruş param yoktu.

Sevgili platinium ve gold hatta master kartlarım da yoktu!

Ama akbilim vardı. Alpaslan neyiyle dalga geçmişti bilmiyorum ama o da bir karttı sonuçta lakin içindeki parayı da Şahsuvarlara borçluydum.

Acaba akbille para çekilebiliyor muydu? Ufak da olsa bu aklımdan geçse bile genel olarak, nereden ne çıkış yolu bulsam diye bir kaygım yoktu. Çünkü hayatı boyunca hiç zorluk yaşamamış insanlar karşılaştıkları ilk zorluğu en başta kabul etmeme yoluna giderlerdi.

Şahsuvarlara donumuza kadar borçlu olduğumuz gerçeğinden ne kadar kaçarsam o kadar iyiydi.

Victoria Secret amoure koleksiyonu ince dantelli pembe külodumu bile Şahsuvarlara borçluydum şu an.

Her bakımdan icralık olmuştuk.

Sinirle koltukta kıvrandım. Oturmuş Müge Anlı izliyordum ve aklıma Müge Anlı'ya çıkmak geldi.

Ama sanırım Müge Anlı bana 'Sorun yok ablacım... Londra'da okumuş kızsın. Elbet bir işe girer çalışırsın hatta sana iş de buluruz! Kadın dediğin güçlü olur, ayakları üstünde durur,' derdi.

Yani sonuç gene "bye bye sosyete" olurdu.

Rezillik!

Ben sosyetesiz olsam sosyete bensiz olamazdı.

Sosyete demek Alina Sonat demekti. Alina Sonat demek; sosyete demekti!

Babamı defalarca aramıştım lakin açmamıştı. Muhtemelen Alpaslan Şahsuvar onu da tembihlemiş ya da telefonuna direkt el koymuştu.

Belki de babam sadece iflasının ağırlığıyla bile toparlanamıyordu. Her şeyini kaybetmişti. Ben de... Fakat benim kaybedeceklerim maldan mülkten çok daha fazla şeylerdi. Ve kayıplarım daha yeni başlamıştı.

Babamın iflasından ziyade Atakan'ı düşünmeden de edemiyordum. Bebekliğinden beri hiç görmemiş olsam bile hasta olması vicdanıma bir taş gibi oturmuştu.

Acaba ablamın haberi var mıydı?

Aceleyle telefonumu açtım. Ablamın beni en son aradığı numaradan ona geri ulaşmayı denesem de başaramadım. Yine açmıyordu... Senede bir hatta iki senede bir ancak çok kısa bir görüşme yapardı benimle. Ama sadece benimle... Onca zaman olmuş, babamla dahi konuşmamıştı.

Telefonumu karıştırmaya başladım. İki kere daha Serenay ve Maya aramışlardı. Şu an olduğum yeri görseler beyinlerinden vurulmuşa dönerlerdi. Lakin ben, yani Alina Sonat asla ve asla düşmüş halimi, hatta bırak düşmüş halimi, fönsüz halimi bile bizim camiadan kimseye ucundan dahi göstermezdim.

Ayağında tuvalet terliği varken bunu demen peki Alina...?

"Bu evde benden önce dayının biri yaşıyormuş herhalde..." diye söylendim 43 numara plastik terliklerime bakarken.

Tam koltuktan kalkıyordum ki Müge Abla, Palu ailesinin gizemini çözdü.

"Aha!" dedim koltuğa tuvalet terliklerimi kalçamın altına alarak oturduğumda.

TOHUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin