28.BÖLÜM

68.7K 2.1K 108
                                    

"Alpaslan..." diye mırıldandım.

Ömrümde ilk defa bir insana vurmuştum. Özür dilemem farzdı. Fakat şu anda özür dilemem çok ama çok zordu.

"Alpaslan... Ö- Özü-"

Benim kekelemelerimi Alpaslan'ın net sorusu böldü.

"Evlilik yüzüğün nerede?!"

Neredeyse bağırarak sorduğu bu soruyla engel olmuştu ondan özür dilememe.

Sinirli bir Alpaslan bekliyordum ama sinirli olmaktan ziyade ilk başta donmuş kalmış ardından neredeyse memnuniyetle sırıtacakken alt dudağını ısırmıştı, gülümsemesine engel olmak için.

Mazoşist mi bu? Tokat atılmasını mı seviyor acaba?

"N- Ne?" dedim belli belirsiz.

"O, hani beş yüz bin dolar bayıldığın yüzük var ya, Heh işte o nerede?" dedi bakışları parmaklarımda gezinirken.

"Ne? Neden? Ne yapacaksın ki onu? Şi- Şifonyerin ilk çekmecesinde." Titreyen parmağımla şifonyeri gösteriyor bir yandan da bakışlarımla sorguluyordum.

Alpaslan şifonyeri karıştırırken gelen sesler eşliğinde tekrar sordum.

"İyi de... Yüzük ne alaka şu an?"

Merakla Alpaslan'a adımlarken o çoktan yüzüğü bulmuştu.

"Takmıyorsun," dedi başını imayla bir defaya mahsus savururken. Yüzüğümü cebine attığında gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Yok artık!" dedim şokla.

"Alpaslan sen şu an tek taşımı mı cukkaladın bana mı öyle geldi?!"

Ağzım açık kalmış bunun bir kabus olduğunu düşünüyordum. Şu son bir haftada yaşadıklarım, gerçekten bir kabustu. Başka açıklaması olamazdı!

"Takmadığın şeyin yokluğunu çekmezsin Alina, merak etme," dedi beni teselli eder gibi göz kırparken.

"Ya sen şaka mısın!? Ne biçim bir pintisin sen yaa! Hangi pinti karısının evlilik yüzüğünü alır yaa!"

Hayretle bağırırken, Alpaslan'a doğru yürümeme engel olamadım.

"Pinti ne bilmiyorum ama takmayacağın bir yüzüğe beş yüz bin dolar vermenin israf olduğunu biliyorum."

Ben bağırırken, Alpaslan memnuniyetle sırıtıyordu.

"...Karıcığım." diye eklediğinde "karısının evlilik yüzüğünü..." dediğim kısma sırıttığını anladım.

"Alpaslan verir misin yüzüğümü lütfen?" Ciddiyetle ve kasılmış çehremle elimi yüzüğü bana geri vermesi için uzattım.

"Zaten takmıyorsun. Çekmecede duracağına bende dursun," dedi ardını dönerken.

"Tamam Alpaslan, zaten takmıyorum. Sende duracağına çekmecede dursun!" dediğimde yüzüğümü alıp gitmesin diye koluna asılmıştım.

Alpaslan, sinirli bir soluk soluduktan sonra bana döndü.

"Adama sorarlar niye takmayacağın yüzüğü, evlilik yüzüğü diye aldın?"

Sinirle kahkaha attım. Artık gerçekten asabım bozulmuştu.

"Allah aşkına söyler misin? Ben seninle severek mi evlendim? Hayır! Sen benim bir anda hayatımı tepe taklak ettin. Her şeyimi, her şeyimizi aldın! Onca malın var artık tebrik ederim ama gel gör ki değer verip de bir yüzük aldım diye ona bile göz diktin. Neden biliyor musun?" derken hepten onun yüzüne eğildim.

TOHUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin