"Merhaba." diye fısıldadığımda gülümsemesi büyüdü.

"Ben Dayeong. Seninle tanışmayı çok uzun zamandır bekliyordum."

•••

Yaralılar hastaneye taşınmıştı, birkaç doktor ve hemşire ortalıkta koşturarak herkese yetişmeye uğraşıyordu.

Jeongin'in gömleğini zorla açtıran Dayeong abla, karnındaki yaraya merhem sürüyordu. Yarası oldukça ciddi görünmesine rağmen nasıl ayağa kalkıp kılıç kullanabilmişti anlamamıştım.

Dayeong, Jeongin ile ilgilenmeyi bitirince abime dönüp onun yaralarına bakmaya başladı. Jeongin de sırtını duvara yaslamış ve gözlerini kapatmıştı.

"İşte, oldu." diyen Veliaht Prens ile onları izlemeyi bıraktım.

Buzda kayıp düştüğüm esnada sol el bileğimi incitmiş olacağım ki şişip morarmıştı. Prens Christopher da ben bileğime buz tuttuktan sonra merhem sürüp sarmıştı. Hatta boynumdaki kılıç izlerini temizleyip oraya da merhem sürüp sarmıştı.

"Teşekkür ederim." dediğimde tebessüm etti.

"Başka yaran var mı?" diye sordu merakla bana bakarak.

"Benim yok ama sen yaralısın." dedim. "Hemşire çağırayım." diyip kalkacağım esnada kolumdan tutup durdurdu beni.

"Hayır, kadın onlar." demişti iğrenir gibi. "Ben yaparım."

Gülmemek için kendimi tuttum. "Ben de kadınım farkındaysan ama kolumu tutuyorsun şu an."

Gözleri, koluma tutunan eline kaydıktan sonra elini geri çekmişti. "Sen başkasın ama." diye homurdandıktan sonra gömleğinin düğmelerini açmaya başladı.

Göz devirip ben de alttaki düğmelerini açmaya başlarken, "Saçlarımı kestim diye beni erkek olarak görmeye başladıysan gebertirim seni." demiştim.

Bir an şaşırsa da ona yardım etmeme ses çıkarmadı fakat cevapsız da bırakmadı. "Yok, ne haddime." Alaycı olduğunu söylememe gerek olduğunu sanmıyorum.

Gömleğini çıkarmasına da yardım ettim çünkü yaraları yüzünden düzgün hareket edemiyordu. "Yaralarını temizleyelim hemen, mikrop kapacak. Baya kötüler." dediğimde başını hafifçe sallayarak onayladı. Pamukla yaralarını yumuşak hareketlerle temizlemeye başlarken söylenmeye devam ettim. "Sana bulaşma bu işe demiştim. Üf, yaraya bak. Mikrop kapmış bile şunun hâline baksana."

Pamuğu kolundaki mikrop kapan yaraya bastırmamla acıyla dişlerinin arasından inledi. Göz ucuyla ona bakıp tekrar işime döndüm.

"Daha da ilerlerse kolunu kesmeleri gerekir bak. Çok temiz tutman lazım bunu." dedim ciddiyetle. "Dikiş atmaları gerekiyor, kemiğin görünecek neredeyse." dedikten sonra kan ve iltihap bulaşan pamuğu çöpe atarak sinirle söylendim. "Lanet olası, ne diye karıştın bizim işimize? Geberip gideceksin, burnunu her şeye sokma."

"Birkaç güne geçecek bir yara için amma çene yaptın." dedi ama bir yandan da sırıtıyordu.

"Sırıtma." dedim ters ters bakarak. Sonra etrafa bakınıp, "Doktor var mı? Dikiş atılması lazım!" diye seslenmiştim.

Bir doktor yanımıza gelip önce yarayı kontrol etti, sonra dikiş attı. Diğer yaralarla da ilgilenip sardıktan sonra yanımızdan ayrılan doktorla ayaklandık. Daha yapılacak çok iş vardı, oturmanın sırası değildi.

Biz yaralarımızı sarmakla meşgulken askerler de diğer kraliyet ailesi üyelerini bir araya toplamıştı.

"Kraliçe hariç hepsini öldürün." dedi Seungmin abim.

Askerler birbirine baktıktan sonra bir tanesi tereddütle, "Aralarında çocuk ve bebek var." dedi. "Ayrıca onlar sizin kardeşleriniz ve aileniz."

Seungmin abim yapmacık bir gülümsemeyle elini omzuma koydu. "Benim ailemden kalan tek kişi burada. Emrimi sorgulamak yerine uygulayın."

Askerler selam verip giderken Dayeong abla tereddüt ederek, "Seungmin, bari bebeği bir yetimhaneye falan yollasaydık." demişti.

Seungmin abim bir şey söylemeden yürümeye başlayınca bana baktı Dayeong abla. Onu benim ikna etmemi istiyor gibiydi. Gülümseyerek, "Boşuna yorma kendini." dedim. "Ben de abim gibi düşünüyorum. Herkes ölecek, bu sayede de biz yaşayacağız."

Dayeong abla şaşkınlıkla, "O daha bebek, hiçbir şeyden haberi yok ki. Aynı kandansınız hem." dedi.

"Evet." dedim ve elimi omzuna koydum. "Zaten aynı kandan olduğumuz için ölecek. Sarayda işler böyle yürür, bildiğini sanıyordum." Chris'e baktım o ne düşünüyor merak ettiğim için. Bunu anlayarak omuz silkti.

Dayeong abla bir bana bir Chris'e baktıktan sonra oflayarak hızlı adımlarla Seungmin abimin peşine düştü. Onun gidişini izlerken Chris'e bakmadan, "Ne düşünüyorsun?" diye sordum.

"Ne diyebilirim ki?" dedi o da diğer ikisinin peşinden yürümeye başlamadan önce. Ona uyum sağlayarak yanında yürümeye devam ettim. "Bu bir intikam sonuçta."

Kaşlarımı kaldırdım gülerken. "Ah, hayır. Yanlış anlamışsın." dedim ona bakarak. O da bana baktı merakla. "Bu, sadece temizlik. İntikam almaya daha başlamadık."

Yüz ifadesinden anlamadığını fark ettiğimde konuştu. "Kardeşlerini öldürmek intikamdan sayılmaz mı?"

"Sadece izle ve öğren Chris. Nasıl intikam alınırmış, izle ve öğren."

Veliaht Prens'ten Chris'e seviye atladı fark ettiyseniz 😶

Bölümü tam bitirmişken wattpad beni uygulamadan attı?? Az daha bölüm silindi diye kalp ve sinir krizinden baygınlık geçirecektim. Neyse ki kaydetmiş...

Beğendiğiniz bir bölüm olduğunu umarak sizi sevdiğimi söyleyip kaçıyorummm 💞

TOP | BangChanजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें