2. Kitap/ Bölüm On Altı: Denizin Haydutları

Começar do início
                                    

"Peki bu adamdan nasıl şüphelendin?" diye sormuştum ve karşılığında paranın en sadık dostları bile konuşturacağı yanıtını almıştım.

Şimdiyse pencerenin önündeki koltukta oturmuş, kapkara gökyüzünü süsleyen ışıltılı yıldızları izliyordum. Vincent bunları anlattıktan sonra rahatça düşünmem ve öğrendiklerimi hazmetmem için beni odada tek bırakmıştı.

Kapı çalınmadan açıldı ve içeri adım sesleri doldu. Kafamı kaldırıp bakmaya tenezzül etmedim çünkü Vincent'i kokusundan bile tanıyabilirdim. Sol tarafımda bir karaltı oldu, hemen ardından koltuk çöktü.

Vincent sıcak avucunu sırtımda gezdirirken, "İyi misin?" diye sordu. Başımı hafifçe salladım ama dürüst olmak gerekirse bundan o kadar da emin değildim. Leroy'dan iğreniyordum, evet ama gerçek babam olmadığını öğrenince nereden geldiğime dair kuvvetli bir duymuş, koca bir boşluk hissetmiştim. Vincent babamı bulmuş olabileceğini söylediğinde o boşluğun dolabileceği ihtimaline tutunmuştum fakat görünen o ki hayal kurmak bile benim için fazlaydı. Babam, asla ulaşamayacağım bir kaçaktı.

"İçine atma," dedi Vincent aklımdan geçenleri okur gibi.

"Ne diyeyim ki?" diye sordum. "Nasıl biri olduğunu merak ediyorum ama onu asla bulamayacağım."

"Neden bu kadar karamsarsın?" diye sordu Vincent. "Bu kadar bilgiye ulaştıysak o adamın nerede olduğunu da öğrenebiliriz."

Gözlerimi kısıp hayal kurma dercesine kocama baktım. "Adam yok," dedim bariz bir gerçeği suratına çarpmak için. "Neredeyse yirmi yıldır kayıplara karışmış durumda ve baban bile bulamamış onu. Bir ülkenin kralı bile çaresiz kaldıysa biz ne yapabiliriz ki?"

Vincent kısmen hak verir gibi derin bir nefes aldı ama konuştuğunda sesi ümidini kaybetmeyen bir çocuğunki gibi berraktı. "Ben bize inanıyorum," dedi. "Sen de inan."

Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı Vincent'in göğsüne yasladım. Sıkıntılar her zamanki gibi yakamıza yapışmış olabilirdi ama en azından günün sonunda hâlâ onun yanındaydım. Gözlerinin içine bakabiliyor, elini tutabiliyordum.

*

Günler birbirini hızla kovalamış, babamın Nico adında bir korsan olduğunu öğrenmemin üstünden bir hafta geçmişti. Vincent babamı bulmak için çabaladığını söylüyordu ama çabalarının ne durumda olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sorsam her şeyi anlatacağının farkındaydım ama ne zaman dudaklarımı aralasam bir şey beni durduruyordu. Nedense babamla ilgili bir şeyler öğrenmeye korkar olmuştum.

Derken bu bilinmezlik, bir gece Vincent'in beni sarsarak uyandırmasıyla son buldu. Uykum telaşlı sesiyle bölününce bir şey olduğunu sandım ve endişe dolu bir titremeyle dirseğimin üstüne yaslanarak doğruldum. "Vincent," dedim panikle. "Ne oluyor?"

Vincent'in siyah gözlerinin altındaki halkalar uykusuz ve yorgun olduğunu simgeliyordu. Gözlerindeki enerji dolu parıltıysa bu yorgunlukla kusursuz bir tezat oluşturuyordu. "Çabuk hazırlan," dedi. "Gidiyoruz."

"Nereye?" diye sorduğumda uyku mahmurluğu çoktan bedenimi terk etmişti.

Son derece heyecanlı gözükmesine rağmen temkini elden bırakmayarak, "Seni ümitlendirmek istemiyorum," dedi. "Ama babanın nerede olduğuna dair bir iz bulmuş olabilirim. Bizzat kendim kontrol etmek istedim ve sonra düşündüm ki... Belki sen de gelmek istersin."

Kalbim göğsümü yarıp da çıkmak istiyormuş gibi delicesine çarparken boğazımın kuruluğunu gidermek için sertçe yutkundum. Kafamdan aynı anda o kadar farklı düşünce geçti ki bir an için aklımı yitireceğimi sandım. Beynimi egemenliği altına alan sesleri susturmak için gözlerimi sıkıca yumdum ve, "Geliyorum," dedim.

KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)Onde histórias criam vida. Descubra agora