π¹⁸

718 74 131
                                    

Elindeki bandajı sarmaya devam ederken, bir yandan da Minhonun dediklerine odaklanmaya çalışıyordu.

"Sâdece son bir maç tamam mı? Sonra seninle berâber buradan gideceğiz, bana güven sevgilim."

Kafasını kaldırdı ve yaşlı gözleri ile Minho'ya baktı. Oturduğu eski banktan kalkıp adımlarının soyunma odasında yankılanmasına izin verdi. Gidip kollarını Minho'ya sardı, bir süre sarıldıktan sonra kokusunu içine çekti ve mırıldandı;

"Sana güveniyorum."

"Bende sana güveniyorum, kazanacaksın."

Ellerini boynundan çekti ve sevgilisinin dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Hissizdi, sanki ölüm maçına çıkacakmış gibi hissediyordu. Fakat öldüren değil ölen o olacakmış gibiydi.

Düşüncelerinin saçmalığını fark eder etmez başını iki yana salladı. Minho'ya son kez sarılıp dar koridorda ilerlemeye başladı. Bu maça ne kadar çıkmak istemesede buna zorunluydu. Son bir kez ve daha sonra özgür olacağım.

Ben kazanacağım.

İçinden kendine kazanacağını hatırlattıktan sonra ringin kapısına ulaşmıştı. Rakibini çok merak ediyordu. İçindeki huzursuz hisse karşın, yinede açtı ringin kapısını.

Bağışlar ve tezahüratlar kulaklarını süslerken, görüş açısına giren sarı saçlar ile adımları duraksadı.

"Lee ailesinin çocukları üst düzey dövüş yetenekleri ile tanınırlar biliyor muydun Sungie?"

"Oh hayır, bilmiyordum sen nereden biliyorsun?" diye sordu merakla.

"Babam eskiden onlarla aile dostuydu, duyduğuma göre yongbok adında bir çocukları en üst rütbedenmiş, şimdiye kadar çıktığı hiçbir maçı kaybetmemiş." diye açıkladı.

"Umarım onunla birgün son maçımı yaparım Felix." diye söylendi Jisung, şakaya vurmuştu.

"Umarım Sungie,"

Bu, bu imkansızdı Lee Felix, Lee ailesinin soyundan olmadığına ilk tanıştıklarında yemin etmişti. Yeminini hiçe mi saymıştı? Gerçekten Lee ailesinin çocuklarından mıydı?

"Karşınızda en üst kademeden Lee ailesinin biriciği, Lee Yongbok ve barımızda uzun zamandır dövüşüp birinciliği koruyan, Han Jisung."

İsteksiz adımlar ile ölen kişilerin kanıyla kırmızılaşmış ringin zemininde adımladı.

Onunla dövüşecek miydi? Felix onun en yakın arkadaşıydı, uzun zamandır görüşmeseler bile arkadaşlardı.

Kendisine zıt Felix'in sırıtan suratını gördüğünde, dizlerinin titrediğini hissetti. Şimdi şuanda dönüşmesi gereken kişiliği sanki kaybolmuş, en yakın arkadaşı ile rakip olmanın stresi ile vücudunun titremesine engel olamamıştı.

Sinirlendiğimi hissediyordu.

"Sen, sen böyle bir şeyi nasıl yaparsın!" Sarı saçlıya doğru atıldığında hakem onu durdurdu ve tekrardan yerine geçmesini sağladı

"Sakin ol ve yerine geç, ben düdüğü çalmadan ona saldıramazsın ölmek mi istiyorsun? Hadi ama Jisung, kendine gel." yavaşça başını salladı.

Onunla dövüşmeliydi, onu yenmeliydi. Eğer burdan Minho ile birlikte çıkmak istiyorsa Yongbok'u yenmeliydi. Yerine geçti ve onun artık en yakın arkadaşı değil, rakibi olarak karşında olduğunu kendine hatırlattı.

cry baby, minsungWhere stories live. Discover now