π¹⁶

797 75 50
                                    

Elimdeki şişeden son yudumunu aldı ve son yarım saattir yaptığı şeyi tekrarlayarak, bitirdiği bira şişesini 10-20 metre uzaktaki kaya'ya fırlattı. Şişe paramparça olurken, çokdan gülmeye başlamıştı. Sarhoşluğun getirdiği rahatlıkla kendini arkaya bırakıp kumlara uzandığında, hala kıkırdamaya devam ediyordu. Kafasını Minho'nun olduğu yere çevirdi ve siyah poşete tekrardan uzandı. Fakat içinde içki kalmadığını gördüğünde kırkırtısı rahatsız mırıldanmalara dönüştü küçüğün. Sahil'e gelmişlerdi.

"Bana içecek bir şeyler alamaz mısın?" huysuzlanarak kafasını Minho'nun dizlerine koyduğunda, buraya geldiklerinden beri tekrarladıkları şeyi yapmaya devam ederken çokdan elleri Jisung'un saçlarına varmıştı.

"Çok fazla içtin, bu kadar yeter." diye onu red etti.

Jisung red edilmesini aldırış etmeden dizlerinde yattığı bedenin yüzünü incelemeye başladı. Göz bebekleri hissettiği yoğun duyguyla büyürken, ona bakarken neden bu kadar huzurlu hissettiğini sorguladı.

"Sana bakarken çok huzurlu hissediyorum," ayaklarını kendine çekti ve oturur bir pozisyon aldı küçük olan "Sende hissediyor musun?"

Minho'nun karşısına geçti ve onu kopyalayarak bağdaş kurdu. Öne doğru eğilip tekrar sorduğunda, bu sefer Minho'nun gözleri Jisung'un dudaklarına kaymıştı.

Neden burda olduklarını ikiside unutmuşa benziyordu. Jisung sahil'e gitmek istediğini ilk söylediğinde red etsede, ağlamaya başlamasıyla kabul etmek zorunda kalmıştı. İlk başta bir şişe birayla başlasalar da bu, onları tatmin etmemiş olmalıki bu sayıyı git gide arttırmışlardı. Jisung Minho'nun aksine daha çabuk sarhoş olmuştu, Minho ise sarhoşluğun en güzel yerini, çakırkeyifliğinin tadını çıkarıyordu.

"Evet bende hissediyorum." dediğinde sanki dünyanın en güzel cümlesini duymuş gibi büyük bir heyacan ile ellerini çırpmaya başlamıştı, Jisung.

Jisung'un attığı kahkalar Minho'nun kulaklarını doldururken, oda sırıtmaya başlamıştı. Jisung'u öpmek istiyordu. Sakince ona bakmaya devam eden Jisung'un dudaklarına tüy kadar bir öpücük bırakıp geri çekildi. Jisung donmuş bir şekilde yavaşça kendisinden uzaklaşan beden'e baktı. Ortamda ölüm sessizliği oluşmuş, sadece birbirlerine bakıyorlardı.

Jisung'a bu komik gelmiş olmalıkı büyükçe gülümsedi.

"Şimdi sana bir sır vereceğim ama kimseye söylemeyeceksin tamam mı?" Jisung sorduğunda Minho onu onaylayarak kafasını salladı. "Sanırım Lee Minho'ya aşık oluyorum."

Minho şaşkınlık ile ona bakakaldığında, Jisung'un aksine kafası gayet yerindeydi ve büyük ihtimalle bunların hepsini yarın hatırlayacaktı, peki ya Jisung? Bunu söylediğini hatırlamama düşüncesiyle ellerinin titrediğini hissetti Minho. Neden böyle hissediyordu? Jisung'u seviyor muydu?

"Ona ne zaman aşık oldum bilmiyorum tamam mı? Sadece nasıl birisi olduğunu merak etmiştim. Büyük serveti ve kazandığı bahisleri dikkatimi çekmişti, sonra döndüm kendime baktım ve bum! Ona çokdan aşık olmuşum." ağzından kelimeler birer birer dökülürken, bunun sarhoşluğun etkisi olduğunu her ikiside biliyordu. Jisung içinden 'yürek yedim sanırım' diye geçirmeden edemedi.

Minho küçüğünden duyduğu şeylere karşın, sâdece onun suratına bakıyordu. Jisung'un yüzünü inceledi birkaç dakika, kalbi deli gibi atıyordu.

"Öyleyse bende sana bir sır vereceğim," ellerini Jisung'un beline attı ve kendine doğru yaklaştırdı. "Sanırım bende Han Jisung'a aşık oluyorum." kulağına doğru yaklaşıp nefesini bırakarak konuştuğunda, Jisung rahatsızca kıpırdandı. Huylanmıştı.

Kafasını geriye çekip Minho'nun suratına baktığında sırıttğını gördü.

İkiside ne yaptığını, ne söylediğini, nasıl hissettiklerini bilmiyorlardı. Sâdece akışına bırakıyor, ilk defa birbirlerine tamamıyla güvenip kendilerini açıyorlardı.

Jisung Minho'nun gözlerinde hiç görmediği yıldızları görmüş, duymayı ummadığı cümleyi duymuştu.

Minho onu seviyordu, birisi Han Jisung'u seviyordu.

Jisung'un gözleri dolmaya başladığında Minho hızla öne atıldı ve yanaklarını sildi küçük olanın.

"Hey, hey, hey! Yanlış bir şeymi söyledim?" Minho sorduğunda Jisung hiç beklemeden ona sarıldı. Kollarını boynuna dolamış, sanki kaçmasından korkuyor gibi sıkıca sarılıyordu. Minho'da ellerini Jisung'un beline çıkardı ve sıkıca sarıldı ona.

Hangi cesaret ile yaptıklarını bilmedikleri bu aşk itirafı ikisinin de kalbini hızlandırmış, oldukça şaşırmışlardı.

Şimdi ne olacaktı? Sevgilimi olacaklardı? Jisung'un içinden geçirdiği cümle ile yanakları kızarmaya başlarken, Minho onun saçları ile oynamaya başlamıştı.

Aklına gelen şey ile rahatsızca kıpırdandı Minho. İçki almaya gittiğinde Jisung'un babası, Bay Bang kendisini aramıştı. Jisung'un son kez maça çıkmasını gerektiğini daha sonra onları rahat bırakacağını da belirtmişti.

"Baban ben içki almaya gittiğimde beni aradı, yarın son bir maça çıkman gerektiğini daha sonra seni rahat bırakacağını söyledi."

"İstemiyorum."

"Hadi Jisung, son bir maç en fazla ne olabilir ki?" Minho sorduğunda Jisung onu geçiştirme amaçlı kafasını salladı.

"Tamam çıkarım maça şimdi bunu konuşmasak olmuyor mu?"

Minho onu onayladı ve saçlarıyla oynamaya devam etti. Jisung mayışmış bir şekilde mırıldandığında yavaşça kendini uykunun kollarına bırakıyordu.

Minho ise,

Küçüğünün kulağına yaklaştı ve yarın bunları hatırlamayacağının bilincinde olarak sordu: "Sevgilim olur musun, Han Jisung?"

___

cry baby, minsungWhere stories live. Discover now