π³

1.3K 135 62
                                    

Peki bu eğlencede eğlenen taraf kim olacak?
_

Üstüme doğru gelmesi ile geriye doğru adımlarken gerçektende ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.

"Ne saçmalıyorsun?" dedim anında kendimi geri planda tutmaya çalışırken.

"Telefonumu ver sincap!?"

Üstüme doğru yürümesi ile bir adım geri atmıştım bende. Bir kaç saniye onu süzdüm. Gözlerim elindeki silaha kaydığında içimden bana birşey yapmaması için dua ederken aynı zaman'da da sınırlarımı zorluyordum.

"Vermezsem ne olur Lee!?"

Bana doğru bir adım daha attığında gerçekten de oldukça gerildiği mi hissediyordum. İstemsiz bir şekilde geri adım atmıştım.

"Sözlerin ve adımların aynı şeyi söylemiyor Sungie~"

Bir adım daha atmıştı bana doğru. Onun adımı ile bir adım daha geri giderken sırtımda hissettiğim duvar ile gerçekten sıçtığımı hissetmiştim.

"Siktir!"

Ağzımdan kaçan istemsiz küfür ile yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Üstüme gelmeye devam ederken artık kaçacak bir yerim olmadığı için daha'da çok gerilmeye başlamıştım. Tırnaklarımı avuç içime geçirirken, acısı umrumda dahi değildi.

"Sikeyim üstüme gelme!"

Dediğim şey ile daha'da bana yaklaşırken yüzündeki sırıtma sinirlerimi bozuyordu.

Üstüne giydiği siyah gömleği, elindeki deri eldivenler ve kalın bacaklarını saran pantolunu ile çok kusursuz gözüküyordu. Ama bunu şuanda tartışacak bir durum da olmadığımdan kendime burdan çıkmam gerektiğini hatırlatmıştım.

Tam yan tarafa kaçmaya yeltenecektimki bir elini sol tarafıma katıp beni duvar ile arasına hapsetmişti. Yüzü yüzüme o kadar yakındıki nefes almaya dahi korkuyordum açıkçası. Nefesi nefesime karışıyor, burnu burnuma değiyordu.

Bu sefer sağ tarafa doğru kaçacaktımki benden hızlı bir şekilde elini önümdeki duvara katması ile şimdi tamamen o ve duvarin arasında hapisdim.

Bana olan yakınlığı yüzünden ellerim istemsiz bir şekilde omzuna doğru çıkarken nefes dahi alamıyordum. Gözlerimi ondan kaçırmaya çalışırken onun tek yaptığı şey gözlerime bakmaktı.

Gerginlikten dolayı titrek bir nefes vermiştim.

Bu sefer bakışları gözlerimi değilde dudaklarimi esir aldığında gerginliğim yüz katına çıkmıştı artık.

"Telefonumu vermeyecek misin?"

"Hayır"

"Son kararın mı?"

"Evet"

Omzumdan tutup beni yere fırlatması ile ağzımdan küçük bir inleme kaçmıştı. Bakışlarımı ondan kaçırmaya çalışıyordum. Ayaklarımı yere sürte sürte geriye doğru gidiyorken çenemden tutup beni kendine çektiğinde duraksamıştım. Çenemden sıkı bir şekilde tutup yüz yüze getirmişti bizi.

Mor saçları onu daha'da kusursuz gösterirken tanrı gibi görünüyordu. Bal rengindeki gözleri, biçimli dudakları ve kusur kelimesinin bile yanında kusurlu kalacağı yüz hatları gerçek olamayacak güzeldi.

Bal rengindeki gözleri değindiği heryeri bir ateşmişcesine yakıyor, dolgun dudakları her hareket ettiğinde itaat'a mağdur bırakıyordu sanki insanı...

"Beni süzmen bittiyse uyku vakti sincap."

Dudakları son kez hareket ediyor ve istemsiz bir şekilde başımı sallamama neden oluyordu. Güçsüz bir şekilde gözlerim gözleri ile buluştuğunda ne dediğini tam anlamasam da yapacağı şeyi beklemeyi seçmiştim içimden. Yapacağım hiçbir şey yoktu.

Onun gözlerinin içindeki karanlık beni kendine çekiyordu. Ona duyduğum ilgi biraz daha artarken, aynı zaman'da da bunu durdurmam gerektiğinin farkındaydım.

Son kez bal rengi gözlerinde kahverengilerimi gezdirdiğimde yandığımı hissetmiştim.

Silahı'nın arka kısmını kafama vurup gözlerimin kararmasını sağlamıştı. Hissettiğim acı ile elim başıma giderken gözümün önüne gelen karanlığa kendimi bırakmıştım.

"Güzel bir çocuksun Jisugie"

___

Yazım hatasi veya mantık hatasi var ise çok özür dilerim. 🐥

Kontrol etmeden atıyorum düşünce belirtin ayol. 🤝

Bölümler çok mu kısa oluyor 😭

cry baby, minsungWhere stories live. Discover now