ᴄʜᴀᴘᴛᴇʀ³: annoying man and threat

891 120 41
                                    

Oy ve yorumu unutmayın!

İyi okumalar dilerim!!

Çıkmaza girmiş gibiydi, ne yapsa sonuç kötüye çıkıyordu. Ama bu sefer bir farklılık vardı, yeni bir yol önünde belirmişti ancak şimdilik farkında değildi.

Bugün cumartesi olduğundan dolayı sabah 08.30'dan beridir çalışıyordum. Mesaimin bittiğini saate bakmam ile anlamış, temizlediğim son masayı da bitirip personel odasına yönelmiştim.
Üstümdeki önlüğü çıkarıp astım, ardından kollarımı açarak iki yana gerinerek personel odasından çıkıp lavaboya yöneldim.

Lavaboya girdikten sonra musluğu açıp elimi su ile ıslatıktan sonra sıvı sabundan sıkıp köpürterek elimi güzelce yıkamaya başladım. Her yerim sızım sızımken üstümde tatlı bir yorgunluk hüküm sürüyordu. Maaşım bugün babamın banka hesabına yatacaktı. Bay Lee öyle söylemişti. Her cumartesi babamın banka hesabına maaşım yatacaktı.

Benim banka hesabım veya kartım olmadığından böylesini uygun görmüştü. Ki banka hesabım olsa da kazandığım paranın asla elime geçmeyeceğini biliyordum. Bu farkındalık ne kadar can yakıcı olsa da bir gerçekti.

Değişmeyen acı bir gerçek.

Düşüncelerimden sıyrılıp yıkadığım ıslak ellerimi kurulamak adına birkaç tane kağıt havlu aldım. Ardından elimi kurulayıp onları çöpe attım ve işimi bitirmiş bir halde lavabodan çıktım. Çıkmadan önce Choi teyzeye haber vermek adına mutfağa doğru yürümeye başladım.

Tam mutfak kapısını açmışken arkadan gelen derin bir ses ile sese taraf döndüm.

Arkamı döndüğümde siyahlar içinde giyinen, benden birkaç daha iri yarı olan, hafiften akmaya başlamış mint yeşili tonlarda gür saçları ve onları kapayan siyah bir şapka takan, bir Koreli değilmişcesine esmer bir teni ve gri renkte olan soğuk ve sert bakışlı gözlerle karşı karşıya kalmıştım.

Elleri cebinde, sabırsız olduğunu belli edecek şekilde ayağını yere vurarak kasa bölmesinde bana bakarak bekliyordu. Ağzındaki siyah maskesini içeride olmasına rağmen indirmemişti. Maskeye rağmen cidden baskın ve temiz bir şekilde çıkmıştı sesi.

"Sana diyorum, istediğim siparişimi vermek üzere buraya gelecek misin yoksa başka bir kafeye gitmek durumunda mı bırakacaksın beni?"

Sabırsız sesini duymam ile kendime gelmiştim.

"Şey aslında benim mesaim bi-"

Çekinceyle kurmaya başladığım cümleyi bitiremeden karşılaştığım sert bakışlar ile cümlemi yutkunarak yarıda kesmiştim.

"Oh, peki. Sanırım size siparişinizi verdikten sonra da gidebilirim."

Aslında sinir de olmuştum. Mesaim bitti diyecektim fakat pekte umurunda gibi durmuyordu. Beni müdür Lee'ye şikayet etme ihtimaline karşılık kendimce söylene söylene kasa kısmına geçtim.

"Mesaim bitti diyorum umurunda değil adamın, sabır."

Kendi kendime söylenerek kasaya geçmiştim. Karşımdaki adama kafamı çevirdiğimde gözünün kısılmasından güldüğü belli olur bir ifadeyle durduğunu fark ettim, o ise sesine yansıyan alay ile konuşmaya başladı ve söyledikleri yanaklarımın kızarmasına neden oldu.

"Duyamadım da tam olarak. Ne dedin?"

Bana 'sen' diyerek hitap etmesi ve aradaki saygıyı kaldırması sinirle kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Ancak sonra derin bir sakinlik nefesini içime çekerek işimi yapmaya, sonrasında eve gitmek adına yola koyulmak için odaklandım.

My School At NightWhere stories live. Discover now