ᴄʜᴀᴘᴛᴇʀ²: compassion and concern

1K 140 39
                                    

Oy ve yorumu unutmayın.

İyi okumalar dilerim!

'Neden yapıyorsun?' diye sordu. Sustum kaldım. Zorundayım diyemedim, acizliğimi kendimden başkasına anlatabilecek cesareti bulamadım.

Tik tak.

Tik tak.

Tik ve tekrardan bir tak sesi daha.

Zaman döngü hâlinde akmaya devam ediyordu. Sokakta aceleyle koşuşturan insanlara baktı. Çiselemekten sağanağa dönmeye başlayan yağmurdan kaçmak için hızlı adımlarla kapalı alanlara geçiyorlardı.

Kimisi ise hava durumunu kontrol ettiğinden yanındaki şemsiyesini çıkarmış, yoluna devam ediyordu. Birkaç çocuk, parkta oynamaya devam ederek annelerinin 'eve gel' adlı yakarışlarına kulak tıkayıp, oyunlarına devam ediyorlardı.

Sokakta kaldığı belli olan, ellili yaşlarda, yüzünde tecrübesini belli eden kırışıklıkları, kirli ve onu rahatsız edecek raddede uzun saçları ve sakalları olan yaşlı bir adam ise, yakmaya çalıştığı ancak her defasında yağmurun gazabına uğrayıp sönen ateşini tekrar tekrar yakmayı deniyordu.

Üşüyor olmalıydı, hava sonbaharda olmalarından dolayı yavaş yavaş soğumaya başlamış, hafiften esen rüzgarlar ise insanların ılık bir esinti hissetmesini sağlar olmuştu.

Yağan yağmur adım adım sağanak olma yolunda ilerlerken çocuk parkının karşısındaki bankta oturan genç, kızarmış burnu ve ıslanmaya başlayan vücuduna inat etraftaki insanların tatlı telaşını izliyordu sakince. Sanki okula gitmesi, babasının isteği üzerine çalışmaya başladığı kafeye uğraması gerekmiyormuş gibi..

Evet, babası en son eve geç geldiği günden sonra bir kafede çalışması için genci zorlamıştı. Eh, onunda yapabileceği pek bir şey yoktu bu karar sonucunda. Karşı çıksa, ne olacaktı ki? En azından okuluna gitmesine izin veriyordu. Eğer buna da izin vermeseydi ne yapardı bilmiyordu.

Ne kadar okulda Suho ve diğer zorbaların şiddetine maruz kalsa da okul, onun tek çıkış biletiydi. Daha doğrusu kurtuluş bileti. Babasından, abisinden, iğrenç insanlardan, o komşudan ve daha nicesinden.. Güzel bir hayat kurabilmesi, temiz bir sayfa açabilmesi, babasından kurtulabilmesi, onu yargılayan insanlardan kaçabilmesinin tek yolu okuldu.

Güzel bir üniversite kazanması gerekiyordu. Özellikle de burslu bir üniversite. Çünkü üniversite masraflarını karşılayabileceği kadar parası yoktu. Biraz biriktirmişti ancak o biriktirdiği paranın tamamı, üniversite masraflarının çeyreğini bile zor karşılardı, hatta karşılar mıydı, orası bile meçhul.

Bir işte çalışsa, belki olabilirdi. Ancak burs kazanarak gitmek ve işini garantiye almak en mantıklısıydı ona göre.

Çalışmaya başladığı kafenin sahibi ile olan görüşme saatinin yaklaştığını fark etmesi ile hızla oturduğu banktan doğruldu. Babası eğer geç kaldığını öğrenirse kötü olurdu. Günü en az hasarla atlatmak istiyordu. Okula yetişebilmesi için hızlıca kafeye gitmesi, ardından oradan okula geçmesi gerekiyordu.

Hızlı adımlarla yürümeye başladı. Aynı zamanda telefonunun ekranını açıp saatin kaç olduğuna bakıyordu. Koşar adımlarla ilerlerken arada bir gözünü telefona taraf çeviriyor, ne kadar süresinin kaldığına bakarak hızını ona göre arttırıyor veya yavaşlatıyordu.

My School At NightWhere stories live. Discover now