ᴄʜᴀᴘᴛᴇʀ¹: life and bully people

1.7K 181 49
                                    

Oy ve yorumu unutmayın!
İyi okumalar dilerim..

Hayat mıydı yoran, yoksa hayatına dahil olanlar mı? Acıtan mıydı yara açan, yoksa yarayı açan kişinin insandaki mahiyeti miydi?

Hayat aslında oldukça kısa bir şeydir.
İnsan için ne kadar uzun gelse de bu daha çok hayatının nasıl geçtiği ile alakalıdır. Dolu dolu ve güzel bir hayat mı, yoksa bundan ziyade boş ve acıtan bir hayat mı?

Hangisine sahipseniz bu, hayatın sizin için kısa olup olmadığına karar vermenizde büyük önem taşır. Ya da sadece benim düşüncelerim bunlardan ibaret. Kim bilir, belki de başkasına göre hayatın uzun veya kısalığı daha farklı nedenler ile belirlenebilir.

Kısacası bu sorunun cevabı göreceli diyebiliriz de pek tabii.

İnsanlar hayat boyu seçimler yapar. Nasıl bir insan olduğunu seçmek, herhangi bir yemek arasından birini seçip sipariş etmek, okul okuyup meslek sahibi olmak veya olmamak..

Hayat boyu seçimler sunulur önümüze. Ve bizler, seçimlerimiz ile karakterlerimizi ortaya çıkarırız. En azından benim düşüncem bu yönde.

Kötü insanlar mesela, onları kötü olmaya zorlayan nedenlerden mi kötü olurlar? Yoksa sadece keyfî mi? Bence bu değişebilir.

Ancak sınıfımda bulunan zorbaların keyfî yaptığı çok bariz. Aslında onları anlayamıyorum. Bir insana zarar vermek, nasıl başka bir insanı mutlu edebilir? Kendi ırkından birisine zarar vermek, bu kadar mı basit? Veyahut bir canlıya, onun canını yakacak şeyler yapmak nasıl bu kadar kolay olabilir?

Bir insanın hayatını mahvetmek ve parçalamak, bu kadar kolay olmamalı. Çünkü yaralar kabuk tutar, fakat izi her zaman bedende kalır. Bu, hem maddi anlamda hem de psikolojik anlamda geçerlidir.

Hadi ama, fiziksel yaralar alan birisi, bunu sevdiği ve onda mahiyeti oldukça çok veyahut az da olsa olan birinden alıyorsa o aldığı fiziksel yara, sadece fiziksel olamaz. Çünkü karşısındaki kişiye değer veriyor, az veya çok, miktarı pekte mühim değil.

Önemli olan o kişiye güvenip değer vermesi, ardından o kişiden fiziksel yaralar alması. Pek tabii kalbine işleyen ve somut olmayan yaraları saymıyorum bile.

Belki şu an çok saçma gelebilir anlattığım şeyler başka insanlara, ki onlara saçma gelip gelmemesi pekte umurumda değil. İnsan, yaşamadan bilemez.

Empati, başkasının yerine kendini koymaktır. Ancak empati, bir yere kadar etki edebilir. Bir yere kadar o kişiyi anlayabilirsin, fakat ötesi olmaz. Nasıl olsun ki? Hayatında hiç şiddet görmemiş birisi bana 'seni anlıyorum' dese, buna inanmak mümkün mü olur? Hayatı boyunca aldığı yara en fazla bisikletten düşerken dizini sıyırdığı ve kabuk bağlayıp geçen yarası olan birisi, ciddi manada şiddet gören birisini asla tam anlamıyla anlayamaz.

Ancak o kişiyi düşünmesi de hoştur ya. En azından yalnız hissettirmez, belki de kişiden kişiye değişir, bilemem. Ama bence, insanın yanında dayanabileceği bir dalı, yaslanabileceği bir omzun olması, bütün her şeye göğüs gerebilmek için yeterlidir.

Biraz da kişiye bağlıdır tabii. O kişinin bir şeyleri kaldırıp kaldıramayacağına, tabii ki soyut manada. Ancak bence güçsüz insan yoktur, özgüvensiz insan vardır. Çünkü eğer özgüvenin olursa, kendini somut ve soyut şekilde güçlü hissedersin. Somutluğunu bilemem fakat soyut manada cidden işe yarayacağını düşünüyorum.

My School At NightOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz