ecdadına soktuğum

4.5K 661 749
                                    

Jisung'dan

Eve döneli neredeyse bir hafta olmak üzereydi, okulda Minho ile pek karşılaşmamıştık. Karşılaşsam da beni genelde görmezden gelmişti gerçi kendisi. Hayır yani... Ne oluyoruz aslan parçası?

Selam versem de almıyordu, el sallasam da bakmıyor eğer görürse yanında her kim varsa onunla konuşuyor gibi yapıyordu.

Hatta bir ara tuvalette karşılaştık biz bu piçle, görmezden gelmek için milletin götünü kesti...

Yemek sırasında birkaç kez arkamda kaldığı olmuştu, yanlış bir şey mi yaptım diye her seferinde düşünsem de sormaya çekindiğimden denemiyordum bile.

Ona belli olmazdı, suratıma yumruğu koyma ihtimali de oldukça yüksekti hani.

Tüm düşüncelerimi def edip çocuklara okula geçtiğime dair bir mesaj attıktan sonra cevap vermelerini beklemeden evden çıkmış, evin yanında ki kafeden aldığım simiti dertli dertli yerken okula yürümeye başlamıştım.

Yine de bir şeyler düşünüp duruyordum.

"Ah Minho ah..."

Sakince yürüdüğüm esnada yanımdan geçen motorun egzoz sesiyle ufak bir sıçrama yaşamış, kafamı o tarafa döndürmüştüm. Sesli bir şekilde arkasından bağırmıştım "Ecdadına soktuğum! Simit yiyoruz şurda, gençlik bitmiş..."

Beklemediğim bir şekilde sesimi duymuştu, topkulasam mı? Olmaz kardeşim. Olur aslında.

Düşüncemi değerlendiremeden motor geri dönüp direksiyonu önüme kırmıştı, üzerinde ki kişi kaskı çıkarınca ancak tanımıştım kim olduğunu. Gerçi aptallık bende, böyle bir ibneliği Minho'dan başka kim yapar ki...

"N'aber fıstık?" Minho yavşak gülümsemesini yapmış, ardından kaskı kolunun altına alarak yanıma gelmişti. Yanağımdan makas alınca gözlerimi birkaç kez kırpıştırmıştım. Utanmadım... Utanmadım lan, delikanlı oğlana yakışmaz aga öyle şeyler. Kızarmıyorumdur umarım.

"İyi de..." Biraz dursamış ortamda ki rezil havayı azaltmak istercesine çıkışmıstım. "Ne diye öyle geliyorsun piç! Aklım çıktı." Minho sırıtmış ve omuz silkmişti. "Afedersin ya, bundan da korkmazsın diye düşündüm." Söylediği şeyle birlikte sinirle simitimden bir parça daha kopararak ağzıma atmıştım.

Günler sonra iletişim kurmuştuk, yine de her zaman ki Minho gibi davranması hoşuma gitmişti. her ne kadar okulda umursamazca davransa da o an bir sebebi vardır diye düşündürtmüştü hareketleri.

Şimdi söylemenin tam sırasıydı.

"Beni görmezden geliyormuşsun gibi sezdim ondan şaşırdım, beklemiyordum açıkçası. Birkaç gündür yani, işte... Sen ve ben hiç konuşmuyoruz ya." Sonunda günlerdir ağzımda eveleyip geveleyip durduğum şeyi söylemiştim. Alttan alttan laf sokmuştum resmen. Öküz gerçi anlamaz ki bu şimdi.

Minho suçlulukla elini ensesine atmıştı. "Yok... Yani var da... Yani seni görmezden falan gelmiyorum aslında Jisung." Emsesinde ki elini alnına çıkarmış, sertçe ovcalamıştı. Afgan gibi konuşunca doğal olarak bir şey anlamamış, kaşlarımı çatarak sormuştum. "Ne diyorsun oğlum, eğv eğv?"

Minho derin bir nefes almıştı ve stresle aldığı nefesi geri vermişti. Ben de kendimi ne söyleyecekse beklemek için hazırlamıştım. Söyleyeceği şeyi söylemekte zorlanıyor gibi bir hali vardı, gözlerini kapatarak tek çırpıda hepsini bitirdi. "Kız arkadaşım pek... Yakın olmamızı istemiyor. Bilirsin işte."

Kız arkadaş...

Kız arkadaş?

Beklemediğim şeyle birlikte afallamıştım. Boğazımda takılı kalan küçük simit parçasını, elimi yumruk gibi yaparak ağzıma götürmüş öksürerek çıkarmıştım. "Kız arkadaş, ne güzel sürpriz... Anladım, Hayırlı olsun o zaman. Yenge rahatsız olmasın, ben kaçayım şimdi." Mahçup bir şekilde gülümseyerek el sallamıştım. Arkamı dönerek küçük adımlarla yürümeye başladım.

Yenge rahatsız olmasın...

"Jisung dur." Arkamı döndüğüm de kırgınlığımın gözlerimden okunduğunun farkındaydım.

"Hm? Bak yenge çıkar gelir falan şimdi, ilişki de önemli şeyler bunlar oğlum! Kadın ne derse o olur." Gülümsemeye çalıştım, en azından yüz kaslarımı bunun için ikna etmeye çabaladım, beceremedim de gerçi.

Kolumdan tuttu. Çekerek ara binaların arkasına sokmuştu beni, sadece peşinden gidiyordum. Kötü hissettirmisti bir sebebi yok ama iğrenç hissediyordum. Ona karşı hislerimin olduğunu daha yeni yeni anlıyordum ve belli ki çok geç kaldım. Her zaman ki gibi.

Aşık olduğunu anladıktan sonra, sevgilisinin olduğunu öğrenmek yük olurmuş insana.

"Nereye gidiyoruz, okula gitmem gerek bırak hadi." Kolumu tuttuğu elinden kurtarmış suratına boş gözlerle bakmıştım. Aslında boş baktığım söylenemezdi, belki de kızgın bakıyordum. Kızmam gereken kişi aslında kendimden başkası değildi ama öylesine gergindim ki gözlerimde ki bakışı saklamayı beceremiyordum.

Minho demin kolumu tuttuğu deri eldivenli eliyle bu kez sağ elimi kavradı. Gözlerime gülümseyerek bakmış ardından boylarımızı eşitlemek istercesine hafifçe dizlerini kırmıştı.

"Minho... Hadi?" Sıkıntıyla nefes verdim, daha fazla aynı ortamda kalmak belki de bir kez daha onu görmek istemiyordum. Yenge rahatsız olur falan.

"Jisung..."

Minho'nun ilk defa duyduğum korkak sesi, birden bakışlarımın değişmesine sebep oldu. İstemsizce birden yumuşamıştım sanki.

"Minho?" Merakla ismini söylediğim de beni omzumdan tek parmağıyla hafifçe iterek duvara yapıştırmıştı.

Yaptıgı şeyin anlamsızlığıyla birlikte, belki korkmuş belki heyecanlıydım, kafamdan bin bir türlü düşünce geçiyordu. Kavga mı edecektik, yoksa bunun sonu daha farklı mı bitecekti?
İçimde ne kadar oksijen varsa hepsini dışarı verdim.

Verdiğim nefesi kesense Minho'nun sıcak dudakları oldu.



Slm sınav haftam var imdat.

Umarım beğenmişsinizdir yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın 💗

Bir sonraki bölümde görüşelim 💞

Hiç Etik Değil / MinsungNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ