özür dile

6.8K 1K 542
                                    

Jisung'dan

Minho bana bakıp göz kırpmıştı. "Tabii hyung kayayım." Seojun resmen süt dökmüş kediye dönmüş ve yana doğru kaymıştı. Ayağımı oturduğum yerde stresle sallamaya başlayınca Minho elini dizime atıp okşamaya başlamıştı. Yaptığı şey bacağımı durdurmama ve kalp atışlarımın bir hayli hızlanmasına sebep olmuştu.

"Ben masada bir tür gerginlik seziyorum." Minho konuşunca derin bir nefes almış ve hiçbir şey demeden geri yemeğime dönmüştüm. Bizimkiler de aynı şeyi yapmıştı fakat Minho tekrar konuşunca kafalarımız birden kodlanmış gibi ona dönmüştü. "Ve bu gerginliğin Seojun ile ilgile olduğunu düşünüyorum. Boğazımda kalan yemek öksürmeme sebep olurken hemen diğer yanımda oturan Felix sırtımı pat patlamıştı.

"Seojun sen ne dersin bu konu hakkında?" Minho elini onun omzuna atıp kendine cekmişti Seojun tedirginlikle konuşmaya başlayınca ona yapmaması için bakıyordum. "Ne... Ne alakası var hyung? Biz gayet iyiyiz değil mi Jisung?"

Bana bakıp tehtit eder gözlerle onaylamam için emir veriyordu adeta.

"Evet... İyiyiz." Bizimkilerin gözleri dehşetle bana dönünce kafamı tabağıma doğru eğip göz temasımızı kesmiştim.

Minho alaycı bir ses tonuyla "Bak sen ya bana öyle heldi heralde!" Demişti. Rahatsızca ayağa kalkınca benim arkamdan Seojun, onun arkasından da Minho ayaklanmıştı.

"Nereye böyle birden ayaklandın Seocum?" Minho yüzündeki yapmacık gülümsemesiyle Seojun'a bakıyordu. Fakat gözlerinin altında sebebini anlamadığım tehtit bakışları vardı...

"Hyung Jisung ile konuşacağım... İkimiz tek yani." Minho Seojun'un bu söylediğine karşı yaşlı insanlar gibi sertçe çıkışmıştı. "Ama öyle toplum içinde bir anda gidilmez ki!" Minho elini Seo'nun omuzlarına bastırıp geri yerine oturtmuştu ve bana gözleriyle git işareti yapınca hızla çadıra doğru ilerlemeye başlamıştım.

Açıkçası Seo'dan korkmuyordum, bana tekrar söyleyebileceği kelimelerden beni eski günlere götürmesinden korkuyordum ben.

Çadıra geçmiş ve fermuarı çekip derin bir nefes almıştım. Çantamdan suyumu çıkartıp başlamıştım bir yandan da 'her şey beni mi bulur?' düşüncesi kafamı yiyip bitiriyordu tabii...

"Çadırda olanlar eşlerinizin yanına gidin herkes kendi eşiyle ormanda geziye gidiyor!" Hocanın ikazıyla istemeye istemeye çadırımdan çıkmış ve bizimkilerin yanına gitmiştim. Minho Soobin'in yanında durmuş beni inceliyordu. Açıkçası garip hissettirmişti...

Omzuma atılan elle ormanın içine diğru yürümeye başlamıştık. Seo ile temasta olmak iğrençti... "Demek beni sevgili hyungcuğun ve aynı zamanda zorban Lee Minhoya şikayet ettin Han Jisung hm?" Bir yandan yürüyor bir yandan da omuzlarıma masaj yapar gibi sıkıyordu.

"Seni şikayet falan etmedim." Sesim sert çıkmıştı, sert çıkan sesim ona komik gelmiş ve gülmesine sebep olmuştu gerçi...

"Öyle mi, o halde nerden biliyor sana yaptıklarımı?" Ne dediğini anlamadığım için boş gözlerle ona bakarak konuşmaya başlamıştım. "Bana bak, neyden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok, ne diyeceksen açık açık de."

Gülmüş ve bana o aşağılayıcı gözlerle bakmıştı.

"Ne dediğimi sen daha iyi bilirsin bence ya? Uzatmak istemiyorum özür dile ve bitsin gitsin." Ne diyor bu? Zekasal problemleri olduğu çok belli ama açıkçası bu kadarda olmaz.

"Ne senden özür mü dileyeceğim? Sen benim varya..."

"Oww terbiyen yetmedi mi mızmız velet?" Söylediği şeyle göz devirmiştim ve ilerlemeye başlamıştım. "Özür dile dedim Han Jisung!" Sinirle yumruklarını sıkmış suratıma bakıyordu.

"Ne yaptığımı bile bilmiyorum ki özür dileyeceğim?"

"Hah- demek bilmiyorsun ha?" Suratıma attığı ani yumruk sendelememe sebep olup beni düşürmüştü... Olduğum yere değil ormandaki ağaçlarla kaplı yokuştan aşağıya... Yuvarlanarak aşağı indiğim sırada yarı baygın gözlerimle tek gördüğüm şey Seoojun'un arkasına bakmadan kaçışı olmuştu. Gözlerimi açık tutmak istesemde başaramamış ve yavaşça kararmaya başlamış havaya gözlerimi kapatmıştım.




Ne oldu az önce...

Umarım beğenmişsinizdir yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayıın 💗

Bir sonraki bölümde görüşelim 💘

Hiç Etik Değil / MinsungWhere stories live. Discover now