Kıvırcık saçlı kadın itiraz etmek üzereydi ki yaşlı adam devam etti. "Kaç yıl bu görevi icra edeceksiniz?"

"Yani..."

"Beş mi, on mu yoksa emeklilik çağına kadar mı? Gelecek planlarınız net mi?"

"Şöyle..." dedi Yaz ama devamını getiremedi. Hazır olmadığı bir soruya maruz kaldığı için başına ağrı saplanmıştı. "Sizce kaç yıl olur?" deyiverdi.

"Çok üzgünüm," dedi adam, "Bir yıl bile sürmeyecek."

Kadının başına kan hücum etmişti. "Ne? Nasıl?"

"2005... Murat Sındırlı, güvenlikli cezaevinden çıktı ve eve geçti. Bu bir tesadüf değil."

"Hayır!" dedi Yaz, saçlarından kurtulan bir tutam titriyordu. "Sındırlılar bitti. Bitirdim onları. Kardeşime ne yaptıklarını kanıtladım."

"Tam kanıtlayamamışsınız ki hâlâ hapse girmediler."

"Olsun. İleride girecekler. İnsanlar onları mimledi."

"Yaz Hanım," dedi Kurtuluş. Kadının yüzü kızardıkça o daha da sakin konuşuyordu. "Siz sadece Taylan Sındırlı'nın ne yaptığını ortaya çıkardınız. Bu aileyi dev bir ağaç gibi düşünün. Tek bir dalını kırmakla ağaca hiçbir şey olmaz. Ayrıca o dal bile kırılmadı. Birkaç ay sonra hepsi gündemin ağırlığı altında ezilip un ufak olacak. Bakın, herkes kaymakamı ve Nazilerin kurduğu söylenen laboratuvarı konuşuyor. Kimse Taymed'den bahsetmiyor."

Kadın kollarını bağlamış, bakışlarını da ihtiyar adamın gözlerinin içine dikmişti. Gökyüzü gümüş grisiydi, hava biraz daha soğumuştu.

"Sındırlı ev hapsine çıktı ve aynı zaman diliminde sizi genel başkan yaptılar. Birini dibin dibine düşürmek istediklerinde önce onu ayyuka yükseltirler. Arife başkaca tarif gerekmez."

Yaz neşeyle değil, sinir bozukluğuyla kahkaha atmaya başladı.

"Yani Alkanlar beni Sındırlı'ya yem yaptı."

"Yem diyelim, canlı kalkan diyelim, meydan okuma nesnesi diyelim... En iyisi ne olur, biliyor musunuz?" dedi Kurtuluş. Yaz'a doğru yaklaştı. "Her şey sütlimanken istifa dilekçesi verin ve gece de bavulları toplayıp gidin. Alkanlardan kimseyle konuşmayın, sizi vazgeçiremesinler. Güven içinde, güçlü bir özgeçmişle birlikte yeni hayatınıza başlayın. Siyasetçi mi olacaksınız? Türkiye'de olabilirsiniz, hem, oradaki nüfus ve fikir çeşitliliği daha çok..."

"Kurtuluş Bey," dedi yüzünü buruşturan kadın. "Tam mantıklı şeyler söylediğinize ikna oluyorum, yine zırvalıyorsunuz. Siz hâlâ genç bir kadının liderliğini hazmedemediniz. Altı ay oldu, alışın artık."

"Biraz önce konuştuklarımız boşa mı gitti?" dedi adam, hayretle.

"Sındırlılar ile Alkanlar arasındaki oyunda bir taş..."

"Hah, tam olarak öyle!"

"... değilim ben," dedi Yaz, "Benim iradem var."

"Tam da öylesiniz maalesef," dedi Kurtuluş, "Hatta taş değil, bir kartsınız. Papaz kaçtı oyununu biliyor musunuz?"

"Hiç anlamam."

"Papaz kaçtı bir kart oyunudur. 52'lik desteden bir papaz çıkarılır. Kalan kartlar oyunculara birer birer dağıtılır. Çift kartlar ortaya açık olarak atılır. Daha sonra oyuncular birbirlerinden sırayla kart çeker ve onları çiftlemeye, ellerindeki tüm kartları bitirmeye ve papazdan kurtulmaya çalışır. En son kimin elinde papaz kaldıysa o, oyunu kaybeder. İradenizi kullanarak bu oyundan çıkın."

Avarya OyunlarıWhere stories live. Discover now